Sporun içinde yer alan ve kamuoyunca ilgi odağı olan isimler, her vakit ‘istim’ üstünde olurlar. Onlardan birisi Gökdeniz Karadeniz. Futbolun bir ‘dönemine’ adını yazdıran oyuncu 10 yıl Trabzonspor, 10 yıl da Kazan’da serüveninin ardından futbola ‘son’ noktayı koyduğunu açıkladı. Futbol kariyeri 1997’de Trabzonspor’da başlayan Karadeniz, kariyerinde geldiği süreçte geriye ‘hatıraları’ kaldı. Geçmişte yaşananlar, bugüne ve yarına ‘iz’ düşümü olarak yansımakta. O da ‘Nasıl hatırlanmak istiyorsak, öyle iz bırakmamız gerekliliği’ olmazsa olmazlarımızdan oluyor…
Ülkemizde ‘yerli’ futbolcunun mumla arandığı bir süreçte, Gökdeniz Karadeniz’in 2008’de 8,7 milyon avro ile transfer olduğu Rubin Kazan’da kaptanlığa kadar yükselmesi, görmemezlikten gelip, ‘yabana’ atılamayacak bir durum. Yabancı statüsünde Rus takımıyla en çok maça çıkan oyuncu, formasını giydiği takımıyla ikişer lig ve Rusya Süper Kupası ile Rusya Kupası şampiyonluk yaşamış. Kendi ifadesiyle, Trabzonspor formasını gururla giydiğini, bu süre zarfında, bordo-mavili taraftarların kendisine vermiş olduğu destekten dolayı teşekkür etmeyi ihmal etmiyor. Kazan’da geçen sürede, evindeymiş gibi harekete ettiğini belirtiyor.Trabzonspor taraftarları gibi Kazan taraftarlarına da teşekkür etmesinin gerekliliğine vurgu yapıyor. Kişi hangi meslek grubu altında görev yaparsa yapsa, yaptığı işin üstesinden gelmesi ve geride iyi hatıralarla hatırlanmasından daha anlamlı daha ne olabilir ki!..
Gökdeniz Karadeniz’in bugün yazımıza konu olmasının en önemli nedeni, Tataristan’ın başkenti Kazan’da yaptırdığı cami ve bu caminin açılışına Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ı davet etmesi. Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan Cumhuriyetinde 2016 yılında yapımına başlanan, kısa bir zaman sonra açılışı yapılacak olan tesis, İslamiyet’in tüm dünya da olduğu gibi, Rusya’da da yayıldığının bir yansıması/nişanesi olduğunu görmekteyiz…
Allah (cc) Saff Suresinin 8. Ayetinde ‘Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır’ buyuruyor. Batıl anlayışla yönetilen bölgelerde, bugün cami yaptırılıp, insanların inançlarının gereğini yerine getiriyor ve buna şahit olabiliyorsak, ne mutlu. Kaldırıp kafamızı etrafa baktığımız da, sporda yıldız olan birçok sporcu/futbolcunun Müslüman olduğu, bu dönüşümü dünyaya adeta ‘haykırdıklarına’ şahit olmaktayız. Milli futbolcu Hamit Altıntop’un ‘Yağmur da yağsa, güneş de doğsa fark etmiyor. Elinizde tuttuğunuz bir bardak kırılabilir, tutunduğunuz aile fertleri ölebilir. Ama, inancınızı her daim diri tutabilirsiniz. İslam’ı tamamıyla tanıdığımı söylemem. Bütün kuralları uyguladığımı da söyleyemem, ama bana inancım çok şey katıyor’ sözlerinden anlıyoruz ki, maneviyatın eksik veya hiç olmaması, ‘huzursuzlukların’ temeli olmakta. Bir dönem Fenerbahçe forması giyen Müslüman futbolcu Anelka’nın hassasiyeti dikkat çekiyor; ‘Çok yardım yapıyorum. Ama yaptıklarımı herkesle paylaşmam. Yaptığım iyiliği Allah biliyor. Bu da bana yeter’…
Kişinin elde ettiği kazanımı, iyilik yolunda harcaması, sahip olunan insanı/İslami düşüncenin yansıması. Yine bir dönem Galatasaray’da oynayan Fransız futbolcu Franck Ribery’nin ‘Sadece Fransa’da değil, Dünya’da birçok insan Müslümanlığı seçiyor…’ Sadece Türkiye’de değil, dünya futbolunda önemli konumda yer alan futbolcular da, sahip oldukları maneviyatı, ‘Ben doğru yolu/huzuru İslam’la buldum..’ manasında, düşüncelerini adeta dışarı haykırıyor. Liverpool’un golcü oyuncusu Sadio Mane, ‘Her zor anımda Allah’a sığınıyorum ve Kur’an-ı Kerim okuyorum. Din, benim için çok önemli…’ diyor. Hayatın hangi aşamasında olursa olsun, hamd ve şükür insanın mutluluk ‘ilacı’ oluyor. Gökdeniz Karadeniz, ‘Niyet hayır, akıbet hayır’ düşüncesiyle, Kazan’da cami yaptırmanın ‘mutluluğunu’ yaşıyor.