Milli ve yerli olmak, gelişmişliğin göstergesi. Bu yol, özün korumasıyla mümkün olabilmekte. Trabzonspor’un forma reklamını izlerken, bu düşüncelere kapıldım; ‘Biz başkası değil kendimiz olursak, aşamayacağımız bir engel olması mümkün değil’. Evet, bir forma reklamı da bu kadar mı etkileyici olabilir! Bu söylediklerimizin ne manaya geldiğini en iyi anlayacak, Bordo-Mavili renklere gönül verenler olacaktır. Futbolun içindekiler ise, bu paydan önemli çıkarılmalar elde edebilmekte. Trabzonspor’un yeni sezon forma tanıtımında ‘öz’ ve öznellik var. Reklam yöre insanını, ekonomik ve coğrafi şartlar, yerli kıyafetler, çocuklara/gençlere destek olunduğunda geleceğin nasıl kurtulacağını ve daha birçok vurguyu içeriyor. Karadeniz bölgesine özgü ‘Keşan’ motiflerinin yer aldığı kısa filmiyle ilgili açıklama bölümünde, dikkat çeken şu ifadeler yer alıyor; ‘Coğrafyamızın geleneksel dokuma bezi “Keşan” motiflerini formamıza gururla işledik! Çünkü bize ait olan ve bizden kıldığımız her zaman en güzelidir. Biliyoruz ki yanyana durursak biz bize yeteriz!’ Üzerine vurgu yapılan ama bir türlü hayata geçirilemeyen ‘değerlerimizi’, yaklaşım tarzını hatırlattı. Abdülkadir Parmak, Hüseyin Türkmen, Yusuf Yazıcı, Uğur Çakır. Her biri bugün bordo-mavili ekibin başarısı için, deyim yerindeyse, terinin son damlasına kadar mücadele eden ve transferin gözdeleri. Bugün bu gençlerin kendi forma tanıtımları da olsa, ‘reklam’ fimine çıkmalarında en önemli etken geleceğin yıldız adayları olmaları. En ilgi çeken konu ise, Trabzonspor’a ekonomik çıkmaz girilmese (Finansal yaptırımlar yüzünden, transfer yasağı getirilmesi), yabancı oyuculardan sıra gelmesi münkün olmazdı. Sadece Trabzonspor için değil, Türk futbolunda ‘kangrene’ dönüşmeden (her ne kadar böyle desek de, çoktan dönüşmüş durumda) görülmesi gereken, hassasiyet/durum bu!..
AVRUPA’NIN NERESİNDE OLMALI
Bordo-mavili ekipte ‘yöresel’ kıyafet süreciyle birlikte, öze dönüş başladığına göre, kısa vadeden daha çok, şampiyonluk gibi büyük beklentilerin ileriye dönük olacağı gerçeği söz konusu. Bu gerçek kabullenilirse, takımın yıpratılmasının da önüne geçilir. Ne demek olur bu? Elbetteki, büyük takımların da hedefi ‘büyük’ olmalı. Uzun yıllar, iyi yönetilmemeye bağlı yıpranma payını göz önüne getirildiğinde gerek lig, gerekse Avrupa Kupalarında mevcut kadro yapısıyla (tecrübe/tecrübesizlik) kısa vadede beklenti içerisinde olmaktan ziyade, uzun soluklu mücadelenin altyapısını oluşturmak gerekiyor. Bu durum, aynı zamanda ekonomiye de katkı sağlar. Başkan Ahmet Ağaoğlu’nun altını çizdiği hassasiyette olduğu gibi ‘Trabzonspor oyuncu aldığı zaman para kaybeden değil, oyuncu sattığı zaman para kazanan bir kulüp haline gelmesi lazım…’
TRABZONSPOR UEFA KISKACINDA
Bordo-mavili ekip transfer ekonomisini düşünmek kadar, ihtiyaç duyulan mevkilere (Altınordu’dan kaleci Erce Kardeşlerle 3+1 yıllık) transfer yaparak, kadro zenginliği sağlamaya çalışıyor. Bu transferler beraberinde, UEFA engelini de aşmaya çalışıyor. UEFA Kulüp Finansal Kontrol Kurulu’nun (CFCB) Trabzonspor için verdiği, Avrupa Ligi gelirlerinin yüzde 50’lisine el koyma kararının, Uluslararası Spor Tahkim (CAS)’e taşınması, bu sürecin önemli ayağı/sürecini oluşturuyor. Bu ve benzeri durumların kulüplerimiz açısından ne manaya geldiğini/geleceğini en iyi Türkiye Futbol Federasyonun (TFF) dikkate alıp, kulüplere gerekli yaptırımı gerçekleştirmesi gerekir. Aksi takdirde Malatyaspor’un adı Yeni Malatya, Gaziantepspor’un ismi Gazişehir Gaziantep olmasının ‘çözüm’ olmayacağının bilinmesi gerekir…