Engelliler konusu gündeme geldiğinde, ailesi veya yakın çevresinde bir ‘engelli’ tanıdığı olmayan dışındakiler için, akla ilk gelen ‘Onların, olması gereken dünyaları farklı olmalı...’ izlenimi uyanıyor bizlerde. Bu kadar kesin konuşmama neden, günlük hayatta karşılaştığım söylem ve uygulamalar. Yaklaşımımızı destekleyen birkaç konu ‘Engelliler için spor salonu yapalım, engelliler için ulaşım aracı, engelliler için şu veya bu... Böyle bir yaklaşımdan ziyade, sağlıklı bir vatandaşın kullanabileceği ‘ortamın-araçların da’ engellilere uygun hale getirilmesi gerekiyor. Doğru, olması gereken de bu!...
VİCDANLARIMIZI KARARTMAYALIM...
Bir yerleşim biriminin belediye başkanı, valisi, kaymakamı kısacası mülki amiri veya kamu görevlisi olabilirsiniz! Bir alışverişe, spor yapmaya veya gezmeye çıkıyorsunuz. Hadi diyelim vicdani bir duyarlılığımız yeteri düzeyde değil, ‘görme veya bedensel engelli ülkemizde azımsanmayacak kadar...’ gerçeği ile hareket ederek, yürüyemeyecek düzeyde bir bedensel engellinin erişebilirlik düzeyini ölçmek için tekerlekli sandalyeye otuyor veya görme engelli vatandaşın aynı erişebilirlik konusunda neler hissedebileceğini ölçmek için, gözlerinizi kapatıyor ve daha önce belirlenen yerde yol alıyorsunuz! Sonuç bizi nereye götürüyor biliyor musunuz? Kendi vatandaşından-hemşerisinin isteğinden daha çok ‘Avrupa Birliği istedi biz yapmak zorundayız...’ mantığı ile hareket edilmesi, vicdanların kararmasına en somut gösterge.