Meşin top etrafındaki büyük aksiyonu düşündükçe aklımı kaybedecek gibi oluyorum. Meşin top önünde bütün ruhi kıymetler artık birer leblebi tanesi kadar küçülmüştür. İnsanoğlunun başı artık bir meşin toptur ve her fert kendi ayağıyla başını yuvarlamaktadır. Bir zamanlar İstanbul’da Fransızlarla yapılan milli maçı seyretmek üzere talebe federasyonu Ankara’dan hususi bir katar kaldırmış ve sanki (fenomenal) bir ilim ve cemiyet hadisesi varmışçasına bu işe yüzlerce talebe katılmıştı.
Bir (Şekspir)in oynayacağı bir
(Hamlet), bizzat (Platon)un izah edeceği bir (idealizm) davası ve
hatta yeni keşfedilmiş ve her talebeyi bir anda fakültesinden mezun
kılacak bir ilim hapı tevzii, bu kuvvette bir alaka ve cazibe
mihrakı teşkil edemezdi.
Meşin top günümüzün tabusudur ve ona laf yoktur. Bizzat fikir, ilim
ve sanat, lügat kitaplarında kalmak için ondan izin almaya
mecburdur. Netice: Başına meşin toptan bir tac geçirmiş olan
ilcailik Firavunu, bizde göbeğimizden yukarı nahiyelere kan
cereyanı geçmesine izin vermemekte ve herkes bu Firavun’un emrinde
çalışmakta. (*Çerçeve-Necip Fazıl Kısakürek/10.06.2018)
DİKTATÖR FRANKO’NUN 3 F’Sİ! (*)
Bilirsiniz, İspanyol diktatör General Francisco Franco’ya şöyle bir soru sormuşlar:
“Yahu ülkenin yapısı bozuk!.. Ekonomi kötü, halk perişan!.. Herkes adaletsizlikten yakınıyor... Ama, hiç isyan yok!.. Bunu nasıl sağlıyorsun?” İspanyol diktatör şu cevabı vermiş: “Bunu 3 F ile sağlıyorum...Yani Fado, Futbol ve Fiesta ile... Onları yüz binlik beşiklerde uyutuyorum!” Diktatör Franko’nun “yüz binlik beşik” olarak nitelendirdiği yerler, “stadyum”lardı. Franco, “baskıcı rejim”inden bunalan halkını, “futbolla oyalıyor”du. Franco için futbol; “kitleleri oyalayan, toplumu siyasi konularda tepkisizliğe iten, ülke gündemini saptıran bir afyon”du!