Her defasında vurgu yaptığımız bir sözümüz var; ‘Liderinizi iyi seçin…’ Liderinizi iyi seçin ki, sizi amaç-gaye-hedefinizden şaşırtmasın, alıkoymasın. Örneğin, lider sahip olduğu vasıflarıyla öncüdür. Eğer bizler lider diye, vasıfları-değeri düşük kişiyi seçer isek, gittiğimiz yolda önce hızımız, sonra umudumuz, bunların sonucunda da hedefimizden şaşarız…
Hayatı, an itibari ile değişkenlik gösterilebildiğinden kısa mesafe koşularına benzetirsek, sürat gerektiren tempoda eğer siz hedefe kilitlenmiş ve yol alıyorsanız, dönüp arkanıza baktığınızda hızınız kesilecektir. Bu demek oluyor ki, lider diye seçtiğiniz kişi asla ve asla sizin gerinizde olmaması gerekir…
Bu söylediklerimiz ışığında spor sahnesinde sergilenenlere gelelim. Sporumuzu kimler yönetiyor veya temsil ediyor. Bakan, genel müdür, il-ilçe müdürleri, belediye, kulüp veya federasyon başkanları, teknik adam, antrenör, sporcu, malzemeci vs.. Ayrıntı listesi uzayıp gidiyor. Burada dikkat edilmesi gereken, madem yönetim şeklinde bir hiyerarşik yapı var, öyle ise, başarı-başarısızlık sürecine önemli etkenleri olan bu zincirin her bir ‘halkasını’ doğru seçmemiz ve takibini iyi yapmamız gerekiyor. Bilgenin dediği gibi ‘Zincirin gücü, en zayıf halka kadar…’ veya ‘Heyecan büyük işlerin kanatlarıdır…’ anlayış-sözleri göz önüne getirildiğinde, başarı yolunda hızın kesilmemesi için liderli vasfı ve diğer etkenlerin iyi analiz edilmesi gerek…
Geçmişte yaşadıklarımız ve yazdıklarımızı göz önüne getirdiğimizde, her günün bize kazandırdığı tecrübeyle, düşülen her bir ‘hatayı’ bir daha tekrarlamamak, kazanılan her bir ‘değere’ sıkı sıkıya bağlı kalarak, geleceğe daha umutla bakma ayrıcalığına sahip olabiliriz. Bu, iş hayatında da böyle, özel hayatta da böyle, spor hayatında da. Olimpiyatlar, Paralimpik Oyunları’nda aynı. Kısacası gelinen nokta, sahip olunanların sonucudur…