Doğuştan veya sonradan vücut uzuvlarını kullanamayan engelli vatandaş dendiği vakit, düne kadar ‘çaresizlik’ akla gelirken, kendilerine verilen imkânlarla şimdi onlar, başarılarıyla takdir edilme ve el üstünde tutulmaya başlandılar...
Hayata tutunabilmek, diğer bir ifade ile hastalıklarını yenmek amacıyla başladıkları egzersizler, işleyen süreçle birlikte onlar için yeni hedeflere yol almalarını sağladı. Doğru rehberin-eğitimlerin sonucunda, yeni hedeflerin peşinde yol alarak, üst üste başarılar kazandılar...
Engel tanımayan sporcularımız, altıncı kez boy gösterdikleri sporun dev organizasyonunda, tarihi bir rekora imza attı. 2004, 2008 ve 2012’de birer altın kazanan ay-yıldızlı sporcularımız, Rio Paralimpik Oyunlarında 1 gümüş, 5 bronz, 3 altın olmak üzere tam 9 madalyanın sahibi oldu. Bu sonuçla Türkiye, organizasyonun başarı sıralamasında 34’üncü sırada yer aldı...
Spor Organizasyonları için önem taşıyan en önemli unsur ‘madalya’ olduğuna göre, o madalyaların neler olduğuna baktığımızda önemli bir ayrıntı çıkıyor karşımıza. Kazanılan 3 altın madalya, Halterde Nazmiye Muratlı, Masa Tenisinde Abdullah Öztürk ve takım sporlarında Goalball’dan geldi. Kazanılan gümüş ve bronz madalyaların branşlarına bakıldığında Judo, Atletizm, Atıcılık yer almaktadır...
2016 Rio Paralimpik Oyunları ile bir kez daha devşirme sporcu ile bir yere varılmayacağını görmüş olduk. Nazmiye, Kübra, Abdullah, Ecem, Semih, Ayşegüllere güvenmek gibi bir zorunluluğumuz var. Madalya aldığımız diğer branşlar bir yana, Masa Tenisinde Abdullah Öztürk’ün Çinli, Güney Koreli, sporcuları geride bırakıp altına ulaşması takdir edici. Dileriz bu durum, kendi insanına güvenemeyenlere ders olur!..