Tarihin derinliklerinde binek olarak kullanılan ‘at’ın önemine vurgu yapılır. Tarih kitaplarda, Avrupalıların, önemli bir savaş aracı olan at binileceğini, Türklerden öğrendiğine vurgusu yapılır. Bugün ise ‘at’, hipodrom ‘yarışlarını’ çağrıştırıyor. O kültürün içerisinde yer alanlar, ‘At koşar, baht kazanır’ sözüne oldukça rağbet gösterir. Sözün, gerçek dünyaya yansımasına bakıldığında, şans/kumar oyunlarından hiç de kimsenin kazanmadığını görmek zor değil. Bireysel olarak, kazanım olarak gözükenler, haksız kazancın hayatlarının ilerleyen dönemlerinde kendilerini nasıl bir felakete sürüklediğini örnekler göstermekte. Kısacası, ecdadımızın tarih sayfasında ‘at’ sayesinde geniş sahalara yayıldığı ve büyük devlet kurması, diğer bir ifadeyle ‘bahtın/savaşların’ kazanıldığını görmekteyiz. Bugün ise iddaa adına ‘at’ın koşması, ‘bahtsızlıktan’ başka bir manaya gelmiyor…
‘At koşar, baht kazanır’ örneğinin bir benzeri, işleyen tarihle birlikte ‘ideolojilere’ yenik düşürülmeye çalışılan kadınlar üzerinden gerçekleştiriliyor. Kadının ‘çağdaşlığını’ Üstad Yavuz Bahadıroğlu ‘Savaşın kadınları’ başlıklı yazında net bir şekilde özetliyor ‘…Kapitalist mantığın kadını sokağa çekip kirleten amacına bir güzel hizmet ettiler! Reklâmlarda “araç”, podyumda “askı”, meyhanede “masa”, pazarlamada“kasa”, siyasette “imaj”, ticarette “aksesuar”, televizyonda “reyting” (kadını harcayan çok daha iğrenç alanlar var) olarak kullanılan kadınlardan kimse söz etmedi….’ Tarihçi ve yazar Sayın Bahadıroğlu, yazısının içeriğinde Milli Mücadele boyunca değişik cephede amansız mücadele veren Hatice Hanım, Gâzi Fatma Çavuş, Alaşehirli Gazi Fatma Çavuş, Nezahat Onbaşı’nın kahramanlıklarından da bahsediyor. Üstad yazısını, “…Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayan muhafazakârlar bile öylesine ‘feminizm’in etkisine girmişler ki, kendi analarını tanımıyorlar!” şeklinde n...