Bugün takvim yaprakları 5 Temmuz 2015 tarihini gösteriyor. Futbolumuzda şike davasının başlangıcından bugüne tam ‘dört’ yıl ‘bir’ gün geçmiş. Diğer ifade ile dün şikenin yıldönümüydü. Adli açıdan sonucu, Fenerbahçe dışındaki takımlar için ‘kısmen’ tamamlansa da, Sarı-lacivertli ekip için ‘süreç’ halen belirsizliğini koruyor...
Tabii bir hukuk adamı olmadığımız için ‘davanın’ yargıya intikal etmiş hukuki gidişatı, ‘ayrıntılarına’ değinemeyeceğim. Fakat spor adamı olarak, mahkeme süresinin uzamasının, Futbol Federasyonu ve Kulüplerin yönetim ve finansal açıdan nasıl önem taşıdığını yazmakta yarar var...
Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) çözüm noktasında ‘aciz’ kaldığı yerde, devreye uluslararası üst kurullar, UEFA girerek, başlıyor sorgulamaya... ‘Siz kendi göbeğinizi kesemiyorsunuz...’ manasına gelen sorgulamada Fenerbahçe’ye Avrupa Kupalarından men cezası geliyor. Daha da ilginci ne biliyor musunuz, ilgili Kulüp yöneticilerinin ‘şike davası’ için haftalarca Avrupa’ya gidip-gelmeleri. O gidiş-gelişler, ne gariptir ki, ‘şike var-yok’ ısrarcılığı üzerine şekillendi. Oraları adeta muhatapları tarafından mesken seçildi.
Önceki gün Trabzonspor’un resmi internet sitesinde, futbol takımın 2010-2011 sezonunun kadrosu yayınlandığında, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın Kulübün son Genel Kurulunda yaptığı ‘Şike davası sonuçlanana kadar...’ açıklamaları, şike konusunun tekrar gündem oluşturmamızın temel nedeni.
Şimdi size soruyorum; ‘Şike süreci sonuçlanmaması kimin işine yarıyor?’ Yaptıkları Kulüp yönetimindeki icraatlarında yanlışlar yapan, idarecilere! Bir tarafta ilgili sezonun Kupası var, ortada sonuçlanmayan bir dava, diğer yanda ise, Fenerbahçe Müzesine giden Kupanın peşine düşen bir Trabzonspor. Ve kendini-başarısızlığını aklamaya çalışan Kulüp Başkanı...