‘Türkiye’nin spor politikası…’ yok diye, her defasında eleştirilir. Sporun politikası sadece ‘sözde’, ‘skorda’ değil, doğrularıyla ‘olması’ gereken yerde olmalı. Vatandaşın yararına olacak şekilde, hayatın her anında sergilenmeli. Bireysel olarak alacağımız karar, çizeceğimiz çerçeveyle, ilk etapta ‘zor’ gözükse de, her şeyin düşünceyle başladığını bilmemiz gerekiyor. Önemli olan, mevki, makam, yer ve konumuz ne olursa olsun, çizdiğimiz çerçevenin içerisini ‘layıkıyla’ doldurabilmek. Bunun için yapılması gereken, yazılı veya sözlü fark etmez, bilginin sağlam kaynaklarına ulaşabilmek...
SPOR NEYİ HATIRLATIYOR?
Her defasında üzerinde ‘titizlikle’ durmak istediğimiz anlayış; ‘Sadece bilgi sahibi olmamız yetmiyor, bilginin ‘sadakası’ olan paylaşım ve uygulamasını da gerçekleştirme zorunluluğumuz var. Sporun yönetiminde pay sahibi olan mevki sahibi yetkililerin açıklamaları bu konuda önem taşıyor. Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, editör masasına konuk olduğunda sarf ettiği sözler dikkat çekici; “Her şeyden önce bir sporsever olarak şiddet ve spor kavramlarının yan yana gelmesinden büyük üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim. Spor insanları kaynaştırmak ve bir araya getirmek için kardeşlik ve barış için var olan bir kavram, bir olgu” ifadelerini kullandı. Geçmiş dönemlerde, yine bu satırlarda paylaştığımız ‘Sporu yasaklamak gerek…’ ifadeleri, ilk etapta tepki görse de, üzerinde biraz kafa yorulduğunda, ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır. Sahi spor dendiği vakit, herkesin kendine göre ‘Şiddet, terör, şike, doping…”
‘YETENEKLİ ÇOK, SONRASI YOK’
Eski milli sporcu Hamza Yerlikaya’nın ‘Anadolu’nun farklı illerine, ilçelerine gidip bir tomografi çektik ve yol haritası belirledik.’ Belirlenen o yol haritası, aynı zamanda Türkiye’nin spor haritası anlamına geliyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı iş birliğiyle sürdürülen ‘Türkiye Sportif Yetenek Taraması ve Spora Yönlendirme Projesi’ kapsamında ki çalışma, şube müdürü, antrenörü, akademisyenleri, kısacası meslektaşlarımız/sporun içinde olan herkes, Türkiye’nin sportif yeteneklerini ‘keşfetmek’ için adeta seferber olmuş durumdalar. Peki, keşfedildiğinde ne olacak? Her döneme damgasını vuran bu tür projelerin örnekleri oldukça fazla. Hal böyleyken, ülke olarak sportif başarı konusunda neden üçüncü sınıf ülkelerle yarışır hale getirdik. Bu sorunun karşılığı, spor hususunda gerçekleştirilen yaptırımlar, kısa süreyi kapması. Sportif yetenek seçiminden devamlılık olmadıkça, kalıcı sonuca ulaşmak zor. Uzun yıllar sporun içerisinde yer alan ve ‘Sportif yetenek taraması…’ gibi projelerin içerisinde yer alan, bizler için ayrı bir değere sahip kardeşimizin, bir sohbet sırasında çocuklar/gençler için sarf ettiği ‘Yetenekli çok, sonrası yok…’ sözleri, konunun ehemmiyetini sergilemeye yetiyor…