‘Ne kadar meşakkat, o kadar mükâfat’ yaklaşımının taçlanacağı derecesinde, zaman zaman açılabilecek hayr kapılarına denk geliriz. İçinde yer aldığımız Ramazan ayı da, bu bereketi daha da artırmakta. Allah (c.c) buyuruyor. “Bana dua edin, duânıza cevap vereyim” (Mü’min Suresi-60) Ekonomik zorluklar, yalnızlık, hastalık, yaşlılık ve benzeri durumlar. Tok açın halini anlamaz, sözü her daim geçerliliğini korurken, bazen olur, ‘Bir musibet, bin musibetten evla’ olur. Bir uzvu olmayan veya tam olarak kullanamayan kör, sağır, sakat, algılaması güç vatandaşlar. Bu saydığımız ve toplumda ‘engelli’ olarak isimlendirilen vatandaşlarımız da bu imtihan sürecinin önemli sürecinde yer almakta. Toplumun içinde yer alıp da, bilgisizliğin sürüklediği cehalet tutsağı olan kişiler tarafından sakat, anormal, muhtaç gibi yakıştırmalarda bulunulması, anlaşılır gibi değil! Çünkü engelli tanımı yapılan insanların, zor gözükenler karşısında ulaştıkları başarıları gördükçe, ‘Onlar mı engelli, yoksa onları anlamaya çalışmayıp ve hayatlarını ideme ettirecek (balık tutabilecek) imkânlar oluşturamayan bizler mi engelli (!)” diye, düşünmeden edemiyor insan…