Bugünlerde ‘seçim’ rüzgârına kapıldık gidiyoruz. Bu kapılma hepimizi (seni, beni, onu..) bir şekilde etkilemekte. Etkilenmenin özüne eğildiğimizde, karşımıza sürpriz olduğu gibi, bilinçli alınmış olumlu-olumsuz süreçler çıkmakta.
Galatasaray’ın, teknik direktör Hamza Hamzaoğlu ile 3 yıllık sözleşmesinin ardından, ajanslara düşen “Şenol Güneş Beşiktaş’a” yakın başlığını gördükten sonra insanın ‘Vay be! İşte bu’ diyesi geliyor! Neden demeyelim ki? Kendi ülke insanının değerini hak ettiği yer de görmek, bir o kadar onlara önem veren bir anlayışın da kulüplerimizin başında yer alması çok güzel bir şey.
Kulüplerimizin teknik direktörlük seçimi ne kadar ilgimizi çekti ise pazar günü yapılan milletvekili ‘seçimlerinden’ sonra, ülke üzerinde yapılan senaryolara bakar mısınız? Ülke batar, biter, tükenir senaryoları!... AK Parti bu seçimde birinci parti çıkmasa, yüzde kırk küsur oy almasa, 258 millet vekili çıkamasaydı, olacakları tahmin edebiliyor musunuz! Ülkenin seçim-sonuç karesini gördükten sonra, haklının yanında olan siyasetçi için, asıl görevin şimdi başladığını görememek mümkün değil.
Herkes kendi eksiğini, varsa da hatasını anlayacak. Kendi diyorum, çünkü içinde yer aldığı süreci yönlendirmeyenler, bu tezimizin dışında kalıyor. Onların elebaşı kim HDP.