Sporda modernlik, batılılaşma hareketi 1896’ya dayanmakta. Bu akımın devamı ülkemizde, cumhuriyetin kuruluş yıllarından günümüze kadar düzenli bir şekilde işletildiğini, spor tarihi ‘kaynaklarından’ okumaktayız. Yabancı okullar başta olmak üzere, kurulan spor kulüplerinde, sporun ‘misyonerlik’ aracı olarak nasıl kullanılmasına ait çok sayıda örnekleri var…
Paris olimpiyatları bize, sporun kullanılmasıyla ‘dinsizlik’ ve ‘cinsiyetsizlik’in en âlâsının yapılabileceğini gösterdi. Bugüne kadar Müslüman bir ülkeye verilmeyen olimpiyatların üçüncü kez Fransa’da gerçekleşmesi, üstelik 100. yıla denk gelmesi tesadüf olmayacağına göre. Sert ve sakatlayıcı olması gerekçesiyle karate branşının oyunlardan çıkarılması, cinsiyet tartışması içerisinde yer alan ve Dünya şampiyonasında yarıştırılmasına izin verilmeyen sporcuların boks adı altında ‘ringe’ çıkarılıp dövüştürülmesi, organizatörlerin çirkin yüzünü gözler önüne sermesine yetmiyor mu. Spor aracılığıyla milli ve manevi değerleri nasıl yerlere yeksan edildiğine, bundan daha kötü örnek olabilir mi. Yarın ülkemizde benzer durum yaşandığında, “Suçlu ayağa kalk!”...