Hızlı yol alan hayatın geride bıraktığı iz düşümünde, nasıl hayal ettik ise kendimizi öyle bulmak isteriz! Hüzündür veya bir hoş sedadır geride kalan. Yol alınan hayatın kilometre taşları, kime ve neye göre dizayn etmek gerekliliği önem taşır, rehber olur Kur’an, lider olur Hz. Peygamber (s.a.v). Yaşadıkça hüznün bittiğini anlayıp, şahit oldukça birkaç kelam gelir beraberinde. Ki; bu yazının yazıldığı gün kandil, gün ise mübarek Cumanın arifesi olunca, düşüncenin yazıya yansıması daha da önem taşır…
Kime ve neye göre hayatı düzenleyeceğiz. Sahip olduğumuz/olacağımız makama veya paraya göre mi? Yoksa dünyada niçin var olduğumuzu belirleyip, Hakk’ın emrettiği ‘gerçeklerle’ yüzleşme gayretinde mi olacağız? Sporun yaşamımızda önemli bir kesiti olarak, verilmek istenen mesajı önem tarafını iyi algılamak ve analiz etmek gerekiyor. Günlük hayatın içinde, sahip olduğumuz değerleri sana/bana göre değil inancımız, Müslümanlığımızın bir gereği olarak Kur’an ve Sünnet’e göre hayatımızı düzenlemek, inancımızın bize yüklemiş olduğu zorunluluktur…
GEÇİCİ Mİ YOKSA KALICI BAŞARI MI?
Aktif (sporcu) veya pasif (seyirci), milyonları peşinden sürüklendiği sporu/insanlığı çepeçevre saran gerçekleri göz ardı etmemiz mümkün değil! Ülke olarak huzur ve güveni, milli ve manevi değerlerimiz üzerinde inşa etmek, ‘madem’ toplumun değerleriyle hareket etmeyi gerektiriyor. Sadece bir örnek, voleybolun CEV Kupasında mücadele eden kulüplerin kadın ve erkek takımlarının finale yükselmesi. Her makamdan tebrik ve teşekkür havalarda uçuşuyor. Şimdi soruyorum; ‘Madem erkek takımımız finale yükseliyor ise, kadın takımının olmazsa olmaz mı?’ Bunları söylemekle, biz şimdi (birilerine) göre ‘irticacı/gerici/yobaz mı olduk?’ Asıl, bizim ne söylediğimizi, ne yapmaya çalıştığımızı anlamayanların kendileri katmerli olarak ‘irticacı/gerici/yobaz’ tanımıyla tıpa tıp uyuşur. Bu tür yakıştırmaları kim, kime ne amaçla söyler merak edildiğinde, kendi kendime bunu soruyor ve üstadın değindi gibi, yolumu kesen ‘aynaya’ bakma hissiyatı uyanıyor içimizde… Hal ve hareketimiz, kısacası hayatımızı Yüce Kitabımız ve Peygamberin yaşantısını örnek alıp, vicdanımın sessini duyarak, rahatlıyoruz. Daha da önemlisi, doğruyu bulma/anlama/yaşama hususunda verdiğimiz mücadeleden duyduğumuz hazzı, tüm insanlarla birlikte yaşayabilmek. Tüm gayret ve çaba bu yönde. Hz. Peygamber (s.a.v) buyuyor ki; “Nefsimi elimde tutan Allah’a yemin ederim ki, bir kişi hayırdan kendisi için istediğini, Müslüman kardeşi için de istemedikçe mükemmel bir şekilde iman etmiş olmaz.” Durum bu kadar net/açıksa, kimin/neyi/niçin tartışabileceği ayan beyan ortada demek. Buna rağmen tarafımıza karşı halen susmak/susturulmak gibi eleştiri/saldırı var ise, yazıklarımızın yanında ‘dua’ etmekten başka bir seçenek kalmıyor geriye.
İNTERNET YAYINLARINDA ‘TOP’ RTÜK’TE