Süper Lig’deki mücadele sonuçlarına göre değerlendirildiğinde, netice almamızın mümkün olmayacağını, sezonun 10. haftasında da bir kez daha görmüş olduk. Kazanan ve kaybedenin olduğu yerde, her defasında ‘suçlu’ aranacaktır. 1993-1998 yılları arasında futbol hakemliği yaparken (ta ki parmağımıza nişan yüzüğü takana kadar), o günden bu güne, dahası her dönem aynı tartışmalar (hakemlerin günah keçisi seçilmesi) damgasını vurdu. Bunu söylerken, tabii ki hakemleri ve bağlı bulundukları komiteleri koruyup/kollama düşüncesinde değiliz. Türkiye Futbol Federasyonundan (TFF), kulüplerin yöneticileri ve ilgili basın mensuplarına kadar. Burada suçlu aranacak ise, futbolun içinde yeralan herkesin kendisine pay çıkarması gerekiyor. Fenerbahçe Kulübü, TFF ve savcıları göreve çağırırken, kulüpten yapılan açıklamada ‘Türk futbolunun tepeden tırnağa kadar bir temizliğe ihtiyacı olduğu artık çok açıktır’ denilirken, kendilerine (bu açıklamayı yapanlar dahil) hiç sormak durumunda kaldılar mı acaba, ‘Böyle bir sürece şahsi katkımız ne?’ diye…
Fenerbahçe Kulübü’nden yapılan açıklamalara katıldığımız yönler elbetteki var. Onlardan en başında, konuşulan ve gündem oluşturmaya çalışılan hususların ‘6222 Sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’un neresinde yer aldığı’. Daha da önemlisi ise ilgili kanunun uygulanılırlığı. Bakın, bu açıklamalar artık kulüplerin resmi internet aracığıyla yapılıyor. Niçin derseniz, merakınızı ‘Bireysel yapıldığında, açıklamayı yapan kişinin ceza yeme ihtimali. Diğer türlü (en kötü ihtimalle) ‘para’ cezası, o kulüplerin kasasından tahsis ediliyor. Benzer durum geçmiş dönemlerde, ‘TFF Borsa gibi çalışıyor’ başlıklı yazılarımıza konu olmuştu. Buna ragmen çok fazla bir değişiklik olmadı. Tek değişim, ceza konusunda yöneticilerin ‘kurnaz’ taktikleri. Diğer bir ifadeyle, herkesin kendisine çekidüzen vermesinden daha çok, bir başkasını suçlar hale gelmesi. Böyle bir durumu, ‘da...