Sporun ‘hormonlaştığı’ bir süreçte, sporu kendi haline bırakılmaması gereken bir süreç yaşıyoruz. İnsan yaşamak için ne kadar yiyip/içmesi gerekliyse, sağlıklı ve zinde kalması için de, spor/hareket/egzersiz zorunluluğu doğuyor. Hal böyle olunca, spor yapanların sayısı her geçen gün artmakta. Böyle bir durumda spor kelimesi bireysel olduğu gibi, siyasi ve ekonomi açıdan toplumlar içinde ‘önem’ taşımakta. Sporun kontrollü veya kontrolsüz yapılması, eline alığınız ‘pimi’ çekilmiş bir bomba veya tam tersi, süslü bir çiçek buketine dönüşecektir. Bu tanımla bağdaştırabilecek örnekleri, spor adı altında gerçekleştirilen faaliyetlerde şahit olmak mümkün...
NİKE GÖREVİNİ YAPIYOR!..
Biz düşüncelerimizi yazıya aktarırken, Amerika spor giyim firması Nike, piyasaya sürdüğü spor ayakkabısının altına, Arapça ‘Allah’ yazısını andıran bir logoyu kullanma skandalına imza attı. Firmanın yaptığı çirkin ve alçakça uygulaması yeni değil ki? Nike’ın, benzer uygulamasını 1997 yılında da sergilediğini görmekteyiz. ‘Peki, spor bu uygulamanın neresinde?’ sorusuna ‘Önce spor yapanlara yönelik giyim malzemesi üret, sonra sahip olduğun malzeme üzerinden toplumun inançlarıyla alay, hakaret etme çirkefliğine bürün!’ Tam bir ideolojik, Siyonist ve Haçlı anlayışın yansıması. Evet, ‘Dost uyur, düşmanın uyumaz’ atasözümüzün altın çağını yaşadığı bir süreçte ‘Sahi biz bu sürecin neresindeyiz?’ sorusunu kendi kendimize sormak yetmez, Müslümanların inançlarını ‘ayaklar’ altına alacak kadar ‘alçaklaşan’ bir markanın değirmenine, giydiğimiz kıyafetlerle ne kadar ‘su’ taşıdığımızı düşünmemiz gerekiyor? Yazımızı yazarken bile, konuyla ilgili anlık haber oluşabiliyorsa, spor denen gerçek görmemezlikten ‘nasıl’ gelinebilir ki?..
‘Arap Baharı’ adıyla başladı, İslam ülkelerindeki kıyım. Hayatını kaybeden yüz binler, yerini, yurdunu terk etmek zor...