‘İnanmak, başarının yazısı, kalan yarısı ise çalışmaktır’ sözüne katılmamak mümkün değil. Engelini sporla aşan bu toplumun bireyleri, üniversiteli olmaya devam ediyor. Üstelik kendi branşlarında. Toplumumuzun kendi insanına ‘yabancı’ olduğu dönemlerin geride kaldığını, ortaya çıkan sportif başarı hikâyelerinden de çok net görmekteyiz. Engeli bulunan bir bireyin hareket, egzersiz yapmak, yaptığı fiziksel aktiviteyi ilerleterek, spor denen kurallı hareket boyutuna taşımasıyla birlikte, hedef doğrultusunda ilerlediğini görmekteyiz.
KÜLTÜRLÜ SPORCULAR YETİŞİYOR…
Doğumunda Spina Bifida teşhisi konan ve spor ile tanıştıktan sonra hayat akışı değişen Faruk Keskin kardeşimiz Beden Eğitimi ve Spor Bölümünü kazanınca, bize de yazmak düştü. 1992 doğumlu Faruk kardeşimiz, Gaziosmanpaşa Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürü Naci Usta ve Antrenörü Beyhan Özgür’ün aracılığıyla ‘Engellileri Spora Yönlendirme’ projesi kapsamında badminton branşıyla tanışıyor. Bundan sonrasını Faruk Keskin’in kendilerinden dinleyelim; “Altı yaşıma kadar belimden ve ayağımdan olmak üzere 4 ameliyat geçirdim. 2014 yılında tanıştığım Badminton branşından sonra hayat akışımın değişti. Bu branşa başladıktan bir sonra, Gaziosmanpaşa Belediyesi Gençlik ve Spor Kulübü adına çıkığım ilk müsabakamda Türkiye 3.’sü olunca, 2016 yılında Konya’da yapılan Uluslararası Bedensel Engelliler Turnuvasında ilk defa Milli Takım forması giydim. Programlı çalışma sayesinde elde ettiğim başarılarla sadece rakipleri değil, engelimi de yeniyordum. Ardı ardına birçok ulusal ve uluslararası organizasyonlara katılmaya başladım. Üniversite okumak en büyük hayalimdi. Hayata tutunmak için başladığım sporla sadece engelimi aşmadım, sınavlara girip, Mardin Artuklu Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu Antrenörlük bölümünü kazandım.” Faruk Keskin kardeşimiz şimdi Üniversiteli. Onun bu başarısı, emsallerine örnek olacak düzeyde. O bugün sporcu, yarının antrenör, yönetici, idareci veya başkanı. Birileri sporun kültürünün hayalinin peşinde ola dursun, Faruk Keskin, kültürlü sporcuların nasıl yetişebileceğine canlı örnek. Hatırlayın yine bu satırlarda 22 Yaş Altı Tekerlekli Sandalye Basketbol Milli Takım Teknik Direktörü Kemal Okur kardeşimizin başarı sürecini paylaşmıştık. Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu’nda 1994-98 yılları arasında aynı sıraları paylaştığımız Kemal kardeşimizin, o yıllardaki kişiliği ve çalışkanlığı, bugünün başarısının adeta habercisiydi. Çalıştırdığı Milli Takımımız üst üste Avrupa Şampiyonluk kazandırmak, her babayiğidin olmasa da, Sayın Okur’un harcı oldu. Okur kardeşim; ‘Eğer kendimize, rakibimize, hakeme, seyirciye, saygı duyan bir takım oluşturmuşsak, işte o zaman kazanmaya başlarız. Rakibe saygı duyan, rakibinin ve çevresinin saygısını kazanan takım, kaybetse de kazanmıştır’ diyor (Kaynak; Limitsiz Spor). Alın bu sözü antrenör, sporcu, yönetici, seyircinin, kısacası Kulübünüzün en görünür yerine asın. Söylenen söze saygı duyar, çıkarılan derslik mesajları, hayatımıza taşırsak, işte o vakit Spor Kültüre, ne de Kültüre yabancı olur. Böylelikle, sadece müsabaka değil, kültürlü insanlarda kazanmış oluruz…
KÜLTÜRLÜ SPORCULAR VE YÖK…
Ülke insanım, sportif başarılarıyla ‘engellerini’ bir bir aşarken, spor ile eğitimlerini bir arada yürütme azimleri, Yükseköğretim Kurulunu (YÖK) dikkatinden kaçmamış. YÖK, engelli öğrencilerin sosyokültürel faaliyet ve erişilebilirlik konularında üniversiteleri takibe alırken, engelli sporcu sayısının çokluğu YÖK’ün eğitim müfredatı üzerinde seçici olmasının önemini gösteriyor. Beden Eğitimi ve Spor Bölümleri de %10 engelli kontenjan açılırken, geride kalan Özel yetenek sınavlarının, hangi Üniversitede eğitmen kadrosu, ders müfredat programı gibi konularda nasıl bir yol izlendiği konusunda araştırma yapma, daha iyisi için kaçınılmaz gözükmektedir. Her şeyin en iyisine layık ülke insanımız, sporla engelini aşmakla kalmaz, kültürlü sporcularımız sayısını artırmış oluruz…