Önce Beşiktaş, hemen ardından Türkiye Futbol Federasyonu. Gidenin, ancak arkasında bıraktıklarıyla anılacağını cümle alem bilir. Futbollu takip eden herkes, Beşiktaş ve Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) eski başkanı için, sarf edecek birkaç kelam bulur elbette. Dillendirilen bu sözlerin en anlamlısı ise Yıldırım Demirören dendiği vakit ilk akla gelenler; ‘Beşiktaş, TFF Eski Başkanı, Doğan Holding ve İddaa ihalesinin Demirören grubuna devri’. Demirören Grubu ülkemizin en önde gelen holdinglerinden. İstediği vakit, istediği ihaleye girebilir ve kazanabilir…
HER YERLİ, MİLLİ OLMAYABİLİYOR
Dikkat çeken, İddaa ihalesi kazanması sonrasında ‘Bir Federasyon başkanı ‘bahis’ oynatıp, oynatmayacağı?’ sorusuna cevabı karşılık bulmadan, Demirören Holdingin ailesinin bir ferdi durumundaki Sayın Yıldırım’ın görevinden istifa etmesi! Federasyon Başkanı olmadığı süreçte bu ihale gerçekleşse, belki bu denli ‘eleştiri’ almayabilirdi! İhale sonuçlandıktan sonra ‘Hadi bana eyvallah demek!’ geç alınmış bir karar. Gönül arzular ki Demirören gibi ‘yerli’ firmaların kumar sayılan İddaa gibi şans oyunlarına bulaşmaması. Bu da demek oluyor ki her ‘yerli’ firma, ‘milli’ hareket etmeyebiliyor! Yıldırım Demirören dendiği vakit, 2004 yılında Beşiktaş, 2012 Futbol Federasyonu 15 yıllık zaman diliminde akıllarda kalan, futbolun cazibesiyle kamuoyunda tanınılırlılığını artırılması. Sayın Demirören, Beşiktaş’ın Başkanlığından ayrılırken, Kulübü için ‘Ben alacağımı bağışlarım ama alacağı olan herkes bağışlasın…’ sözüyle, mali yönden Beşiktaş Kulübünün kazanımının, şahısların ‘kişisel’ tercihlerine bırakıldığının yansıması. Bugün futbolun içinde yer alan kulüplerin/takımların içinde yer aldığı ‘borç’ batağı göz önüne getirildiğinde, futbolun en üst patronu Demirören Holding’in bir ferdi olan Sayın Yıldırım’ın Türk futbolunu nasıl yönettiğinin yansıması oluyor. Mali ve idari yönden tam bir ‘enkaz’ bırakıp gitmesi....