Türkiye-ABD ilişkilerinin hangi düzeyde seyrettiğini, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun sözleri üzerinden değerlendirdiğimizde kopma noktasına ulaşmış diyebiliriz. Acaba öyle mi?
Suriye haritasına bakıldığında yer kapma yarışının fiili gerçekliğe dönüştüğü açık olarak görülmektedir. ABD, Suriye'de yer kapıyor ve her zaman olduğu gibi yine petrol bölgelerinde hüküm sürmek adına elinden gelini yapıyor.
Boş arazileri kapmıyor.
Altı petrolle dolu alanlara yöneliyor.
Dolayısı ile Fırat'ın doğusunda var olmasının en önemli nedeni budur. Bu durum, iki şeye işaret ediyor: Birincisi, ABD savaş kayıplarını enerji kaynaklarını elinde tutarak işgal ettiği ülkelere ödetmesini biliyor.
İkincisi de ABD'nin bu tutumu ister istemez hem coğrafyanın gerçek sahipleri olan ülke yönetimini ve hem de orada olmak isteyen Rusya ve İran gibi ülkeleri öfkelendiriyor. Ancak bu durum aynı zamanda ABD'nin "Arap Baharı" söylemini çürütüyor. Çünkü enerji kaynaklarına yönelik arazi sahiplenme çabası ve stratejisi, ABD'nin gerçek niyetini ortaya koyuyor. ABD, demokrasi ihraç eden, terörizme karşı savaş veren dünyaya huzur ve barış getirecek bir ülke değil, Orta Doğu coğrafyasını kesip biçen, enerji kaynaklarına çöken bir sömürge gücü olduğunu tescillemiş oluyor.