İçimizde dışımızda kazan kaynıyor. Ve bu kaynayan kazandan sıçrayan çamur ülkemizi yakıyor.
Yeni çatışmaların başlaması an meselesi.
Batı'nın bütün iyilikleri (!) ve bunca mücadeleyi kendisi için yaptığı İsrail yerinde duramıyor. Olayları kaşımamak için, çatışma alanlarına yöneliyor..
Bu arada ABD'nin "toprak bütünlüğünü koruyacağını" söylediği Suriye devlet güçlerine saldırması ise, oldkça anlamlı bulunuyor..
İşte böyle bir ortamda "Türkiye neden Afrin'de" diye sormanın pek anlamı yok. Çünkü her şey Türkiye'nin yanı başında oluyor ve ister istemez çatışmaların yarattığı kıvılcımlar ülkemizin üzerine düşüyor..
Bu sebeple CHP'nin "Afrin'e girmeyelim" önerisi, gerekçesi "şehitler gelmesin" olsa da, amacı ve işleyişi bakımından gereksiz bir tartışmanın başlangıcı olmanın ötesine geçemiyor. Çünkü Afrin, Türkiye topraklarının muhafazası bakımından önem taşıyor. Evet, orada istemesek de şehit vereceğiz. Nitekim veriyoruz da. Lakin Davutoğlu'nun gamsızlığı ve duyarsızlığına rağmen Türkiye (iktidar), Afrin'de aynı zamanda geçmişteki BOP politikalarıyla yaptığı hatalarının bedelini ödüyor.