AKP, belediye başkanlarını istifaya zorlayarak kendini tazelenmiş imajı vermeye çalışırken siyasetin merkezinde yeniden doğuş pırıldayarak geliyor. Merkezin "buradayız" haykırışı, bir umudun sesi olabilir mi?Olmalı..Artık merkez sağ da merkez sol da yoruldu.Merkez sağ, kendi kategorisinde AKP'nin katı ayrımcılığı ile karşılaştı. Herkes cemaatler kadar şanslı değildi.Onların nazarında iyi yurttaş, doğruyu, yalnızca doğruyu ve hakkı temsil eden yurttaş değildi.Peki, bunların "davamız" dedikleri şey neyin nesiydi? Onların "davamız" dedikleri kısaca "İslamcılıktı". Bu ütopyaya göre, güya İslam'ı önceleyen, onun değerler sistemini politikaya aktaran ve buradan halkla bütünleşen sistemi inşa edeceklerdi. Yol bunun yolu, dava bunun davasıydı.Sonuç?15 yılda "davamız" dedikleri, kimi bölümlerini kutsalla ilişkilendirdikleri değerler sistemini kendi uygulamaları ile ters yüz ettiler. Şimdi "dava adamlarımız", diyerek halkın önüne koyarak seçilen kişilere tek tek zorlaya zorlaya, bastıra bastıra görevden el çektiriyorlar. Gerekçesini de metale bağlamış durumdalar.Dava adamları, 20-25 yıllık hizmetlerinin sonunda değerli birer hizmetkâr olmak yerine "metal yorgunu" birer hantal oluverdiler."Davamız" dedikleri İslam ise toplumsal hayatın içinden çekildi. Pratikte işe yaramaz hale getirildi. Çünkü bunların dava Müslümanları, ne hak, hukuk, adalet, tanıdı ne de güzel ahlak için kendini paraladı. Dince önemli ve biricik sayılan değerlerin içini boşalttılar. Hâlbuki İslam'ın (dinin) özü tam da bu idi.Eğer bir din pratikte, yaşayan bir din olacaksa, ancak bu değerleri yaşamın içinde kendini gösterirse başarılı olur. Eğer bu değerler, yaşamın içinde uygulanamaz iseler, din iddiasını gerçekleştirememiş olur. Çünkü "güzel ahlak" ancak, doğruluk, dürüstlük, adalet, insan sevgisi, hak ve özgürlüklerle kişilerin inancını uygulamasında ortaya çıkar.Yaşayan dini, önce cemaat ve tarikatlar yok etti. Türkiye'nin başına gelebilecek en büyük tehlike oradan geldi.Binlerce kişinin hakkını yediler. Soruları çaldılar. İşe girmesi gerekenlerin yerine kendi adamlarını koydular. Dahası darbe girişiminde bulundular. İçimizden, en hassas yerimizden vurulduk. İhaneti beklediğimiz yer burası değildi. Başka taraftı. Ama dinle ilgili söylem geliştiren, iddia ortaya atan, ahlaki vaaz veren bir cemaatten geldi. Türk toplumu ikinci büyük kırılmayı ve aldanmayı yine İslami söylemlerle politika yapanlardan gördü."Davamız" deyip İslami iddialarla geldiler ama yaşayan dini kesinlikle onların davranışlarında göremedik.İktidara geldiklerinden bu tarafa yaşayan İslam, ne devlet ihalelerinde vardı, ne devlet bürokrasisine memur alırken vardı.Şimdi aynı ekip tutmuş, dava adamlarımız deyip belediyelerin başına getirdiklerine siyasetin acımasız yüzünü gösteriyor.Göstersin..Kendileri bilir.Ancak, toplumsal ikiyüzlülük artık sona ermeli ve bu ülkenin hakka, hukuka, iyiye ve doğruya önem veren, bunları hayatının bir parçası sayan siyasi kadrolara ihtiyacı var. Siyasetin merkezi bunu başarmalıdır.Dürüstlüğü, ahlaki ilkeleri, insan haklarını önde tutan bir şeref abidesi olma yolunu seçmelidir. Umutluyuz.Bekliyoruz.