Seçim sonuçlarının ne söylediği üzerinde bilimsel araştırmalar yapılmadı. Teorik görüşler tam olarak ortaya konulmuş da değil. Ancak görünenden hareketle birkaç şey söylemek mümkün.
1-Türkiye yüksek seçmen katılımıyla bir seçim yapmıştır. Bu durum iki şeye işaret eder: Birincisi, yüksel katılım, demokrasi açısından olumludur. İkincisi de, Türk seçmeninin aşırı siyasallaştığını, seçimin hayat memat meselesine dönüştürüldüğünün göstergesidir. Bu yönüyle Türkiye'de demokrasinin hastalıklı olduğu sonucuna varılabilir. Çünkü toplum yoğunluklu olarak politize edilmiştir.
2-Seçimler, hukuk normlarına biçimsel olarak uygunmuş gibi görülse de içerik ve yönetim bakımından adaletsiz bir seçim olarak tarihe geçmiştir.
Özellikle iktidar partisi, hem başbakanlık ve hem de Cumhurbaşkanlığı yetkilerini, bir avantaj olarak seçim sonuçlarını etkilemek amacıyla kullanmıştır. Ayrıca devlet imkânları, araç, gereç, uçak, otomobil, ekonomik kaynakların dağıtımı, iş, aş, maaş, kadro dağıtımı vs. olarak seçimin iktidar partisine lehine dönmesi için işe koşulmuştur. Buna TRT gibi asıl göreve "Kamu Yayıncılığı yapmak" olan kurumların davranışlarını da eklemek lazımdır. Öte yandan bütün iktidar belediyelerinin, küçük, orta ve büyük yardım paketlerinin dağıtımı üstlendiğini ve böylece devlet imkânlarını, başka bir ifade ile hepimizin ekonomik kaynaklarını, iktidar partisinin çıkarına halka ulaştırdıklarını da unutmayalım.
Yine, iktidarın, benzer şekilde tam seçime ramak kala, devlet maliyesinin imkânlarını "bayram hediyesi", olarak emeklilere; "tarımı destekleme" adı altında "toprak parası olarak" olarak da tarım kesimine "yaparsa AKP yapar" sloganı ile dağıttığını unutmayalım.
Hülasa; muhalefet, kendi imkânlarının dışında ekonomik kaynakları kullanamazken, iktidar, hem kendi mali kaynakların ve hem de devletin siyasi, mali, kültürel ve hatta sportif imkânlarını kendisi için kullandığından, seçim bir demokratik yarış olmaktan çok, eşitsizlerin yarışı şeklinde gerçekleşmiştir. Bu durum İYİ Parti açısından daha da mağduriyet yaratıcı olmuştur.