Tarih bilimdir. Bilimin sonuca nasıl gideceği bilimsel araştırma yöntemleriyle her bir üniversite öğrencisine anlatılır. Bilimin en önemli özelliği temellendirme ve gerekçeleriyle ve elbette söz konusu tarihse belgeleriyle olguları açıklamaktır.
Buradan hareketle Osman Ağa-Ali Şükrü meselesine bakıldığında ortalıkta dolaşan bilgilerin pek çoğunun duyum ve söylentiye dayalı olduğu görülüyor. Dolayısı ile "Ali Şükrü Bey, Osman Ağa'nın adamı Mustafa Kaptan'la giderken görülmüş" şeklindeki haberler aynı zamanda bir çeşit yönlendirme işlevi yapmış oluyor. Nitekim kamuoyu, kahvede, bakkalda veya meclis kulislerinde meseleyi birbirine aktarırken, şaibe ile realiteyi birbirinden ayırt etmeden doğrudan haberin yönlendirmesiyle: "Osman Ağa, Ali Şükrü'yü öldürmüş" şeklinde ön kabulle birbirine aktarıyor.
İşte toplumsal algı, böylece en başından biçimlendirilmiş oluyor.
DÖNEMİN GAZETE HABERLERİ
Ahmet Emin Yalman'ın sahibi olduğu Vakit Gazetesini örnek verirsek ne demek istediğimiz daha somut olarak anlaşılır sanıyorum. "Etrafta deveran (dolaşan) eden rivayete (söylentiye) göre, Ali Şükrü Beyle Osman Ağa'nın araları öteden beri açık imiş. Osman Ağa gazete okumadığı halde, Ali Şükrü Beyin sahibi ve muharriri bulunduğu Tan Gazetesini okutur dinlermiş.
Merhumun zihniyetine vakıf olanlar pek ziyade canını sıkan bir makaleden dolayı Osman'ın derin bir infial yapıldıktan sonra, olayı kimse görmediğinden "Osman Ağa öldürmüş.."