Bir taraf...
Soykırım yaptınız! Tanıyın!” diye dayatıyor, Meclis’e teklif veriyor.
Bir taraf ise...
Sırf buna tepki olarak Talat Paşa’nın fotoğraflarını paylaşıyor.
Oysa bize lazım olan sağduyudur, sükunettir.
Ben o sağduyuyu Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın “24 Nisan Mesajı”nda gördüm.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye Ermenileri Patriği Maşalyan’a gönderdiği mesajı dikkatle okudum.
Erdoğan’ın bu mesajla şu dört şeyi hedeflediğini gördüm:
- BİR: Hayatını kaybeden Osmanlı Ermenilerini saygıyla yâd etmek.
- İKİ: Acıları büyütmek yerine beraber geleceği inşa etme çağrısı yapmak.
- ÜÇ: Ermenistan’la ilişkilerin normalleşme sürecine girdiğini hatırlatmak.
- DÖRT: Ermenilerle asırlardır yaşanan birlikteliğe vurgu yapmak.
24 Nisan’ı, sadece fanatiklerin sahne aldığı bir gün olmaktan kurtarmalıyız.
Bunun için de...
Yaşanan acıların farkında, hayatını kaybedenlere saygılı, sakin, sağduyulu bir dile ihtiyaç var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “24 Nisan Mesajı”nda kullandığı dil, en azından başlangıç olarak çok işimize yarayabilir.
E HANİ
AMERİKAN Başkanı, “soykırım” derse...
- Her şey allak bullak olacaktı.
- Davalar kapımızı çalacaktı.
- Başımız belaya girecekti.
- Kâbusa uyanacaktık.
Aha bakın:
Biden, bir yıl önce dedi.
Bir şey olmadı.
Dün de dedi.
Yine bir şey olmayacak.
Amerikan Başkanı “soykırım” diyecek mi demeyecek mi diye merakla beklemeyi biraz abarttık mı nedir?
ÖVÜNDÜĞÜ ŞEYE BAK
BAZI tipler var.
Kendilerini şu tür cümlelerle övüyorlar: