Cumhurbaşkanı Erdoğan, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğinin veto edileceğini açıklayınca...
Bizim muhalefet, pek ses çıkarmadı.
“Yaşa! Destekliyoruz! Devam!” da demedi. “Olmaz! Ayıp olur! Ne gereği var!” da demedi.
Daha çok sessizce geçiştirmeyi tercih etti.
Başlangıçta susan muhalefet, Madrid’de imzalar atılınca ne yaptı?
Ne yapacak?
Başladı konuşmaya:
“Yine çark, yine u dönüşü, yine geri vites” falan türü açıklamalar.
Şunu çok merak ediyorum:
Eğer Erdoğan, veto konusunu hiç gündeme getirmeden iki ülkenin NATO üyeliğine anında onay verip imzayı çaksaydı...
Bizim muhalefet...
“Ne yapıyorsun? Bunlar teröre destek veren ülkeler. Hemen imza atılır mı? Biraz süründürsene şunları. Bir iki taviz koparsana” der miydi?
Öyle bir politikasızlık girdabına kapılmış durumda ki bizim muhalefet...
Şöyle gönül rahatlığıyla...
“Daha neler? Tabii ki derlerdi canım” diyemiyorum.
Ne acı değil mi?
Konu gündeme geldiğinde susuyorsun. Veto kartı masaya sürüldüğünde susuyorsun. Gerginlik arttığında susuyorsun. Sert açıklamalar yapılırken susuyorsun. Madrid öncesi susuyorsun.
Ancak imza atılınca konuşuyorsun.
Bir Japon atasözü şöyle der:
Bütün bir süreç boyunca susanın, süreç tamamlanınca konuşmaya hakkı olmaz.
ÖL İSTANBUL’DA KAL İSTANBUL’DA
DOĞAN Hızlan’la artık iyice rutine binen günlük telefon konuşmalarımızdan birini gerçekleştiriyorduk.