Son günlerde sosyal medyada sürekli aynı haberler dönüp duruyor.
Mesela şöyle haberler:
Birkaç Pakistanlının, Türk kadınlarının görüntülerini çekip paylaşması...
Birkaç Afgan’ın, garson kızımıza yiyecek gibi bakması...
Bir Suriyeli esnafın, delirmiş gibi hepimize meydan okuması...
Bu olaylar karşısında haklı olarak...
Hepimizin asabı bozuluyor, hepimiz öfkeyle doluyoruz, hepimizin canı sıkılıyor.
Ama sakin olmalıyız.
Sakin olurken de birbirimize sürekli olarak şunları telkin etmeliyiz:
Birkaç tekil olay üzerinden bütün sığınmacılarla ilgili genelleme yapma.
Yangına körükle gitme.
Adaba uymayan sığınmacıların anında sınır dışı edildiklerini unutma.
Altındağ olaylarını hatırla.
Dikkat et.
Aniden patlayan galeyan hallerinin tarihte hangi utanç verici olaylara yol açtığını sürekli aklında tut.
Sorumlu davran.
Kışkırtıcılardan uzak dur.
Asabımız bozulsa da... Öfkeyle dolsak da... Canımız sıkılsa da...
Etrafımıza sürekli bunları telkin etmeliyiz.
CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞINA HEVESİ OLMAYAN İLK FANİ
SÜLEYMAN Demirel’in tarihe geçen ünlü sözlerinden biri de şudur:
“Cumhurbaşkanlığı hiçbir faninin elinin tersiyle iteceği bir makam değil.”
Mansur Yavaş var ya Mansur Yavaş...
Demirel’in bu sözünü boşa çıkarmak için elinden geleni yapıyor.
“İstemiyorum da istemiyorum” diyor. “Yerimden memnunum” diyor. “Beni bu işe karıştırmayın” diyor.
Üstelik bütün bunları öyle yarım ağızla falan da söylemiyor. Gayet içten biçimde söylüyor, gürül gürül söylüyor.
Bazıları gibi “İstemem ama sen yine de yan cebime koy” havasında değil yani.