Bu fotoğraf karesinde...
Acıyı derinden hissediş var, vakarlı bir gözyaşı var, evladını şehit vermiş bir babanın dokunaklı sığınak arayışı var, tüyleri diken diken eden ıstırap var, içe gömülmüş bir öfke var, mücadele azmi ve kararlılığının arttığı mesajı var.
Ve bütün bunlar zerre kadar yapaylık barındırmayan muazzam bir doğallık içinde!
BEŞ ADET MCKİNSEY DERSİ
DERS BİR: “Kayıtsız şartsız Reisçiyim” diyorsan, sadece Reis’in yaklaşımını dikkate alıyorsan, “Reis ne derse o” noktasındaysan... Gündemdeki konularla ilgili olarak görüş bildirmek için hemen atılmayacaksın... Reis’in son sözü söylemesini bekleyeceksin.
DERS İKİ: Kişisel kanaatine değer veren bir şahıssan... “Ben McKinsey’in fena bir şey olmadığını düşünüyordum, şimdi de öyle düşünmeye devam ediyorum” demeyi bileceksin.
DERS ÜÇ: Yine kişisel kanaatine değer veren bir şahıssan... Hiç korkmadan ve çekinmeden... “İlişkinin koparılması iyi olmadı, yabancı yatırımcı açısından McKinsey önemliydi” demeyi ihmal etmeyeceksin.
DERS DÖRT: McKinsey’le ilişkinin sorunlu bir ilişki olduğunu düşünenlerin de haklı olabileceğini her zaman aklının bir köşesinde tutacaksın. Büyük sözlerden, fevri çıkışlardan falan kaçınacaksın.
DERS BEŞ: Kenan Evren’in “12 Eylül’den Önce ve Sonra... Ne Demişlerdi, Ne Dediler, Ne Diyorlar” diye bir kitabı vardır... Bazı kalemleri rezil eden bir kitaptır bu... Bu tür bir kitabın konusu olmamaya gayret edeceksin.
ADAM KAZANDI
MCKINSEY olayına en sert, en mert, en keskin şekilde karşı çıkan isim Akit yazarı Abdurrahman Dilipak oldu.
Yazdı, konuştu, uyardı, hatta ağır şeyler söyledi. Ve zerre taviz vermedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz bize yeteriz, McKinsey’e gerek yok” dediği anda...
Aklıma Abdurrahman Dilipak geldi ve “Adam kazandı” deyiverdim.
İYİ AMA O YARGIÇ HÂLÂ GÖREV BAŞINDA!
SİLİVRİ’de bir yargıç, çok ama çok saçma gerekçelerle avukat Ömer Kavili’yi tutukladı.
Gerekçelerin saçmalığı ortaya çıkıp tepkiler yükselince de Kavili serbest bırakıldı.
Bu olaya neden olan yargıç, “Türkiye’de doğru dürüst yargı yoktur” propagandasına eşsiz bir katkı sunmuş oldu.
Ve kendisi hâlâ o makamda oturmaya devam ediyor.
BÖYLE OLMAZ İSMAİL!
SEVGİLİ İsmail Küçükkaya...
Senin hakkında eşin tarafından dile getirilen çok korkunç iddialar var.
Eşin, boşanma dilekçesinde kendisine şiddet uyguladığını falan söylüyor.
Darp etmişsin, daha fazla darp edeceğini ama konumunu düşündüğünü söylemişsin falan...
Sevgili İsmail Küçükkaya...
Her gün ekranlarda kadına yönelik şiddete itiraz eden, “annelerimiz” falan diyerek sempatik bir imaj çizen, çağdaş ve medeni bir insan profili ortaya koyan senin...
Böyle korkunç bir iddiayı geçiştirmemen gerekir. Üstünü örtmeye falan kalkışma. Çıkıp bu iddiayla hesaplaş lütfen.
Sevgili İsmail Küçükkaya...
Hiçbir şey olmamış gibi yaparak, geçiştirerek falan olmaz!
Mutlaka ama mutlaka seni sevenleri ikna edecek bir şeyler söylemelisin.
Yoksa olmaz, olamaz!
Sevgili İsmail Küçükkaya...
Sakın bana kızma!
Sakın bozulma!
Eminim ki benzer bir iddia iktidar medyasının tam göbeğindeki bir isimle ilgili gündeme geldiğinde sen de benim yaptığımı yapardın!
ÜSKÜDAR BELEDİYE BAŞKANI: CAMİYİ İSTİSMAR EDİYORLAR!
Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’i eleştirmiştim dünkü yazımda. “Cami meselesini iyi bir iletişimle halledebilirdi” demiştim.
Başkan Hilmi Türkmen aradı ve “Dert cami değil ki! Cami istismar ediliyor. Mesele buradadır” dedi.
İşte Başkan Türkmen’in söyledikleri:
KENTSEL DÖNÜŞÜM: Çok iddialı bir projeyi hayata geçiriyoruz. 1900 konut yapıyoruz. İki yıldır çalışıp çabalayıp oluşturduk bu projeyi... Kimseyi mağdur etmiyoruz, mağdur yok.
DERT CAMİ DEĞİL: Bu dönüşüme çeşitli nedenlerle itiraz edenler var. Onlar camiyi istismar ediyorlar. Dertleri cami değil. O nedenle de camiyle ilgili her türlü iletişime kapalılar.
İMAM GİTTİ: Ben o mahallede oturuyorum. Evim o caminin yanında. Cami iki aydır ibadete kapatılmış durumda. Caminin imamı ayrıldı. Camide imam yok. Minareden “camimiz yıkılıyor” diye bağıran adam imam falan değil, provokatör. Bu provokatörün kimliği tespit edildi, savcılık soruşturma açtı.
TİNERCİ YATAĞI: 2 Ağustos tarihinden beri ibadete kapalı olan cami binası, tinerci yatağına dönüşmek üzereydi. Vatandaşlarımız bundan şikâyetçiydi. Yıkımı gerçekleştirmek zorundaydık. Camiyi yıktık ama imar planımız hazır, aynı yerde yine cami yapılacak.
SABAHA KARŞI YIKIM: Gündüz caminin etrafına çoluk çocuğu dolduruyorlar. Biz de “kimsenin başına bir şey gelmesin” düşüncesiyle sabaha karşı yıkımı gerçekleştirdik. Maksadımız buydu, başka bir şey değil.
AYNI YERE CAMİ: Cami arsasını kimseye peşkeş çektiğimiz falan yok. İmar planımız ortada... Aynı yere çok güzel, çok zarif, çok modern bir cami yapacağız. Mevcut camimiz çok eski, depreme dayanıksız ve harabeydi...
TANAL’A ELEŞTİRİ: CHP’li Mahmut Tanal, daha önce bizim bir cami projemizi engellemek maksadıyla eylem yapmıştı. Aynı Mahmut Tanal, bu sefer de “camiyi yıktırmayız” diye eylem yapıyor. Derdi cami değil ki!
Son söz:
Eleştirdiğimizi bildiğimiz gibi eleştirilenin söylediklerine kulak vermeyi de bilmeliyiz.