Balıkçı olayı konusunda uzun süre sessiz kalarak yanılmalarına vesile olduğum tüm dostlarımdan özür dilerim.
Özellikle de isimlerini vererek.
- Mesela Seyit Torun’dan...
- Mesela Barış Yarkadaş’tan...
-Mesela Fazıl Say’dan...
- Mesela Mehmet Bekaroğlu’ndan...
Kamu önünde özür dilerim.
Ben Ekrem İmamoğlu’nun yerinde olsam...
Çıkıp şöyle derim:
“Kusura bakmayın dostlar. İyi niyetle beni savunmak istediniz. Fakat ben sizleri açığa düşürdüm. Yaptığınız paylaşımları silmek zorunda kaldınız. Mahcup duruma düştünüz. Açıklama yapmakta geciktim. Keşke hemen açıklama yapsaydım da sizler bu şekilde açığa düşmeseydiniz. Çok üzgünüm. Ne olur kusuruma bakmayın.”
Ekrem İmamoğlu, böyle bir açıklama yaparsa...
Öyle memnun olurum, öyle mutlu olurum ki...
Ayakta alkışlarım.
Hatta ve hatta...
“Keşke o gün o saatte balıkçıda olmasaydım. Keşke o randevuyu iptal etseydim. Keşke daha basiretli davransaydım” falan dememiş olmasını bile zerre kadar dikkate almadan...
Yazacağım ilk yazıda şunları vurgulardım:
- Bu ne güzel bir açıklamadır.
- Bu ne şahane bir özürdür.
- Bu ne âlicenap bir tavırdır.
- Bu ne muhteşem bir yaklaşımdır.
- Bu ne şövalyece bir tutumdur.
MOBESE MESELESİ
EKREM İmamoğlu’nun balıkçı macerasıyla ilgili olarak iki adet görsel çıktı piyasaya:
- BİRİNCİ GÖRSEL: İmamoğlu’nu balıkçıda gösteren fotoğraflar. Balıkçıda bulunanlar tarafından çekilen bu fotoğraflar, Cengiz Alçayır adlı bir gazeteci tarafından kamuoyuna yansıtıldı.