İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yeni mottosu bu.
Son günlerde İstanbul’un dört bir yanına afişler asıp şu mesajları veriyor:
- Otobüs almak istiyorum, aldırmıyorlar.
- Metro yapmak istiyorum, yaptırmıyorlar.
- Bütün işlerim tek imzaya kaldı.
Cumhurbaşkanı imza atmıyor.
- Bana iş yaptırmıyorlar.
- Beni engelliyorlar.
İDDİALAR DOĞRUYSA...
Eğer bu engelleme iddiaları...
Tartışmasız doğruysa ve tartışmasız hakikatse...
Söyleyebileceğim tek şey var:
Vahim! Gerçekten çok vahim bir durum.
Böyle bir engelleme olmamalı.
Böyle bir engellemenin, İmamoğlu’ndan ziyade İstanbul halkına haksızlık olduğu idrak edilmeli.
1994 yılına gidelim
Ama gelin, şimdi de olayın bir başka tarafına bakalım.
Ve biraz geriye, 1994 yılına gidelim.
Ne olmuştu 1994 yılında?,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı dönemin dışlanmış partisi Refah Partisi’nin adayı Recep Tayyip Erdoğankazanmıştı.
Daha seçildiği anda başladı Erdoğan’a yönelik kuşatmalar.
Felaket bir kuşatma altındaydı Erdoğan.
Öyle böyle değil.
VALİ RANDEVU VERMEDİ
Tablo, aşağı yukarı şöyleydi:
Rejim... Erdoğan’a karşıydı.
- Medya... Erdoğan’a karşıydı.
- Bürokrasi... Erdoğan’a karşıydı.
- Hükümet... Erdoğan’a karşıydı.
- İş dünyası... Erdoğan’a karşıydı.
Çok iyi hatırlıyorum:
Dönemin İstanbul Valisi, Erdoğan’a randevu bile vermiyor, engelleme adına elinden geleni ardına koymuyordu.
Hapisle korkutma değil de doğrudan hapsin kendisi söz konusuydu.
Tak diye hapse atmışlardı daha görev süresini bile dolduramadan.
Bir sonraki seçime girmesine de yasak getirmişlerdi.