Az zamanda çok büyük işler yaptı Kemal Kılıçdaroğlu.
- İstanbul’u ve Ankara’yı partisine kazandırdı.
- Muharrem İnce gibi dişli bir ismi ekarte etti.
- Partiye tam anlamıyla egemen oldu.
- Gözünün üzerinde kaşın var diyen tek kişi kalmadı yanında yöresinde.
- Altı partiyi bir araya getirdi.
- Ahmet Davutoğlu gibi birini şu zamana kadar idare edebildi.
- Ekrem İmamoğlu’nu çatır çatır yedi.
- Mansur Yavaş’ı geri plana düşürdü.
- Herkesi kendi adaylığına alıştırdı.
- “Erdoğan / Kılıçdaroğlu ikilemi”ni yarattı.
Valla az buz işler değil bunlar.
Atak yapıyor. Gündem belirliyor. Muhalifleri etkileyecek işlere imza atıyor. Bir planı yürütüyor. Taktik yapıyor. Strateji yapıyor.
Tabii ki daha yolun başındayız. Tabii ki “oy alabilme kabiliyeti” açısından durumunda bir değişikliğin olup olmadığını henüz bilmiyoruz. Tabii ki henüz Meral Akşener son sözünü söylemiş değil. Tabii ki arada çok vahim taktik ve stratejik hatalar yapıyor. Tabii ki bu yolun mutlu sonla bitip bitmeyeceği henüz acımasız biçimde belirsiz.
Fakat yine de...
Şu son günlerde sergilediği şu olağanüstü performansa bakıp da...
“Biz Kemal Kılıçdaroğlu’nu böyle bilmezdik. Kabul edelim ki yaman çıktı” demezsek hakkaniyetsizlik yapmış oluruz.
SEÇİME KADAR HER GÜN SÜPER GERİLİMLİ Mİ GEÇER
GEÇEN gün siyasette gerilim, had safhaya ulaştı. Üslup bozuldu. Kullanılmaması gereken sözcükler kullanıldı. Ağır sözler edildi. Karşılıklı eleştiriler acayip sertleşti.
Ve hemen hüküm verildi:
Yandık! Eyvah! Seçime kadar artık her gün böyle olacak.
Hayır, hayır! Bu hüküm yanlış.
Doğru hüküm şudur:
Seçime kadar arada sırada böyle gergin günler yaşayacağız. Ama her gün böyle olmayacak. Peki nasıl olacak? Aşağı yukarı şöyle olacak: Bir hafta aşırı gerginlik, bir ay sükûnet, iki ay içe kapanma falan diye ilerleyen bir süreç olacak.