15 Temmuz başarılı olsaydı.
Türkiye bir “Fetullah Devleti” haline gelecekti.
Her ev, ışık evi olacaktı. “Kırık Testi” adlı sıkıcı Fetullah kitabı, “kutsal kitap” olacaktı. Amerika’ya uşaklık, geçer akçe haline gelecekti. Cevheri gibi fitne fareleri, hedef belledikleri masum insanlara karşı operasyonlar çekeceklerdi. Emrullah istihbaratçı olup vatan sever peşinde koşturuyor olacaktı. Dumanlı Ekrem’e laf söylemek, çok riskli hareket olacaktı. Ergenekon’du, Balyoz’du... Hepsi bütün hızıyla devam edecekti.
Fakat olmadı.
Başaramadılar.
40 yıllık emekleri, bir günde çöp oldu.
Çareyi arkalarına bile bakamadan kaçmakta buldular.
Şimdi kaçtıkları yerlerden en iyi bildikleri işi yapıyorlar:
Fitne yayıyorlar, fesat çıkarıyorlar, yılansı yalanlarla saldırıyorlar, kafa karıştırıcı senaryolarla ortamı bulandırıyorlar, her türlü palavrayla operasyonlar çekiyorlar falan.
İlk hedefleri de bizim Hande Fırat.
Neden?
Çünkü Hande, Türkiye’nin bir “Fetullah Devleti” haline dönüşmesine karşı yürütülen büyük mücadelenin önemli bir parçası oldu.
İşte bunu unutamıyorlar bir türlü.
Böyle bir kuyruk acıları var.
Kısa aralıklarla sürekli aynı türde palavraları gündeme getirmelerinin, Hande’yi hedef seçmelerinin, uyduruk senaryolarıyla Hande’yi hedef almalarının temel nedeni bu.
Cevheri adlı FETÖ faresi mazurdur.
Hayalini kurduğu “Fetullah Devleti”ni kuramamanın sancısıyla kıvrandığı için yapıyor bunu.
Peki ya Cevheri’nin peşinden sürüklenenler? Peki ya Cevheri’nin yalanlarının üstüne sorgusuz sualsiz atlayanlar? Peki ya Cevheri’nin üfürüklerine “Muazzam bir haber” muamelesi çekenler?
Bunlara ne diyeceğiz?
Tamam, bunların Erdoğan karşıtlığı diye niteleyebileceğimiz bir özellikleri var.
Bunu anladık.
Ama bu karşıtlığın da bir sınırı, bir kıvamı, bir ölçüsü falan olmalı.