Salı
BİR: Gülen cemaati, siyasi iktidarla ve devletle o kadar iç içe
geçti ki...
Siyasi güç ve devlet arkasından çekilince... Yenilmesi kaçınılmaz
oldu.
*
İKİ: Türkiye’de devlet de iktidar da kimseyi rahat bırakmaz, her
şeye müdahildir. Böyle bir ülkede cemaat ve tarikatların devletin
yanında olma arzusu bir ölçüde mazur görülebilir. Ancak Gülen
cemaati, bunu çok abarttı. Devletin yanında olmayı bıraktı, devleti
ele geçirmeye kalkıştı.
*
ÜÇ: Gülen cemaati, başka hiçbir tarikatın, hiçbir cemaatin
girişmediği işlere girişti: Yeni bir nesil hayali kurdu, devleti
kritik noktalardan ele geçirmeye kalkıştı ve toplumu her alanda
topyekûn kontrol altına almak istedi... Hedefler büyük olunca,
yıkım da büyük oldu.
*
DÖRT: Batı’nın “Ilımlı İslam Projesi”ne verdiği desteğin hep devam
edeceğini sandı Gülen cemaati. Oysa Batı’nın “ılımlı İslam”
politikası, özellikle “İhvan” deneyiminin ardından değişti. Batı,
“ılımlı İslam” politikasını savunan aktörleri, artık demokratik
dinamik olarak görmüyor ve hepsine kuşkuyla bakıyor ki buna Gülen
cemaati de dahil.
*
BEŞ: Gülen cemaati bütün stratejisini, bütün enerjisini, bütün
azmini devletin tepe noktalarını ele geçirmeye harcadı. Ahaliyi
ihmal etti. Bu ihmal yüzünden ihtiyaç duyduğu toplumsal desteği bir
türlü bulamadı.
*
ALTI: Bizim gibi toplumlar her zaman güçlüden yana olur. Bu nedenle
aidiyet ilişkileri fazla gelişmez. Gülen cemaati açısından da durum
böyle oldu: Gücünü kaybedince etrafı bir anda tenhalaştı.