CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu aradı. "OHAL'i de aşan kararlar alınıyor, üç-dört kişi oturmuş Kanun Hükmünde Kararnamelerle devleti yeniden yapılandırmaya kalkışıyor, bu kabul edilmez, bu olmaz" dedi. İşte Kemal Kılıçdaroğlu'nun söyledikleri:
*
DEVLET HEPİMİZİN: Eğer bu devlet hepimizinse... Bu devletin yeniden
inşa edilmesinin yeri milletin oylarıyla seçilmiş Parlamento
olmalıdır. Üç-dört kişinin kimseyle konuşmadan, kimseye danışmadan
devleti yeniden yapılandırması kabul edilemez.
*
SİVİLLEŞMEYE EVET: Askerin sivil otoritenin emrine girmesine biz de
evet diyoruz. Devletin yeniden yapılandırılması gerekliliğini biz
de söylüyoruz. Ama bunun yolu bu değil.
*
ORDUYA EL ATILMALI: Ordunun yeniden yapılandırılması şart. Ama bu
iş, etki tepki ile olmaz. Nefretle olmaz. Güvensizlikle olmaz.
Bilgi ve birikim ile değerlendirilir. Kültür, gelenek göz önünde
bulundurulur. Bir sabah kalkıp “Bundan böyle şu şekilde olacak”
denilerek bu iş olmaz. Oturup birlikte tartışmalıyız. Parlamento
devre dışı bırakılamaz.
*
SONU TEHLİKE: Şimdi bazıları “CHP, askerin sivillere bağlanmasına
karşı” falan diyecektir. Hayır! Biz ordunun sivillerin emrinde
olmasını savunuyoruz. Ama bu ordu, düşman ordusu değil, bizim
ordumuz. Bu ordunun yeniden yapılandırılmasını oturup konuşalım
diyoruz. “Ben yaptım oldu” türü yaklaşımlar, daha tehlikeli
süreçlerin başlamasına yol açar. Yapılan hatalardan hiç ders
alınmıyor. Tarih tekerrür ettiriliyor.
*
BİNALİ BEY ARAMALIYDI: Devlet yeniden yapılandırılıyor ama kimsenin
haberi yok. Binali Bey’in bizi araması gerekirdi. “Şu adımları
atıyoruz, gerekçemiz şunlardır” demeliydi.
*
DARBEYİ FIRSAT BİLMEK: Eğer siyasi partiler, demokrasinin
vazgeçilmez parçasıysa... Siyasi partileri dışlayarak demokrasi mi
olur? Darbeden yararlanarak yeni bir devlet inşa etmeye kalkmak
olmaz. Bu fırsatçılığa girer. Bu Meclis, Kurtuluş Savaşı’nı
yürütmüş bir Meclis’tir. Devletin yeniden inşasını mı
yapamayacak?
*
KONSENSÜS ZEHİRLENİYOR: Türkiye’de bütün siyasi partiler darbeye
karşı çıktı. Sivil toplum karşı çıktı. Sendikalar karşı çıktı. Çok
olumlu bir hava doğdu. Şimdi darbeye karşı çıkan toplumun tüm
kesimlerini dışlayarak devleti yeniden şekillendirmeye
kalkışıyorlar. Bu çok olumlu havayı, çok olumlu atmosferi
zehirler.
*
KAHRAMAN’A DA SÖYLEDİM: Bu söylediklerimi az önce Meclis Başkanı
İsmail Kahraman’a da söyledim. Beni dinledi ve “Bu kaygılarınızı
gerekli mercilere ileteceğim” dedi.
‘14’ÜNCÜ ÂLİM’ İŞİNİN SIRRI
ÇOCUK yaşlardan itibaren Gülen cemaatinin evlerinde büyüyen bir
astsubay, savcılığa verdiği ifadede şunları söylemiş:
“Bülent Abi diye tanıdığımız kişi bize Peygamber Efendimizden sonra
dünyaya 14 âlimin geleceğini söyledi. 13. âlimin Bediüzzaman Said
Nursi, 14. âlimin Fetullah Gülen olduğunu anlattı.”
*
Bu anlatının temelinde şu hadis var:
“Şüphesiz ki Allah her yüzyılın başında bu ümmete dini işlerini
yenileyecek bir müceddid gönderecektir.”
*
Müceddid... Yani yenileyici, hurafelerden arındırıcı, öze dönmeyi
sağlayıcı, ilim sahibi, takva sahibi kişi...
Müritlerinin gözünde Fetullah Gülen’in yeri, işte böyle bir
yer.
*
14 rakamının nasıl bulunduğuna gelince...
İslam’ın kaç yüzyıl önce geldiğine bakılırsa bu rakamın nereden
çıktığı belli olur.
*
15 Temmuz gecesi itibariyle...
Fetullah’ın aslında gözünü kırpmadan katliam emri verebilen eli
kanlı bir “katil” olduğu ortaya çıkmasaydı, o kendini hâlâ
“müceddid” diye yutturmaya devam edecekti.
Hafazanalllah! Hafazanallah!
HÂKİMİYET ALLAH’IN MI, MİLLETİN Mİ?
“HÂKİMİYET milletindir” pankartının üzerindeki “milletindir”
kelimesinin üzerine “Allah’ındır” kelimesini yerleştirmeye kalkışan
ahmaklara sesleniyorum:
*
Bana bak ey ahmak!
*
“Hâkimiyet Allah’ındır” demeye kalktığın anda... Senin karşına
hâkimiyeti Allah adına kullanmaya kalkışan Fetullah tipi adamlar
çıkar.