KIZ Kulesi için yapılan çalışmayı, Türkiye’nin en saygı duyulan üç önemli uzmanı yapıyor:
Prof. Zeynep Ahunbay.
Prof. Feridun Çılı.
Ve mimar Han Tümertekin.
Bu üç isim de alanlarının en iyisi.
Restorasyon konusuna az buçuk aşina olanların, isimlerini duyduklarında saygıyla ceketlerini ilikledikleri üç uzman.
İhsan Yılmaz, günler önce Hürriyet’te yayınlanan haberinde hem bu isimlerin işin başında oldukları bilgisini vermişti hem de Kız Kulesi için yapılacakları ayrıntılarıyla anlatmıştı.
Hangi bölümler hangi gerekçeyle yıkılacak? Orijinale uyum nasıl sağlanacak? Kulenin tarihi kimliğiyle uyuşmayan sonradan eklenti bölümleri neler?
Hepsi vardı o haberde.
Bütün bunlar yazılıp çizildiği halde...
Bir akşam vakti, sosyal medya adı verilen çöplükte...
Birkaç fotoğraf eşliğinde...
“Kız Kulesi kayboldu? Kız Kulesi nerede? Nereye gitti bu Kız Kulesi” falan diye bir mavra başladı.
Kısa sürede bu mavra, bir delirmeye dönüştü.
En ciddi kişiler bile bu delirmeden kurtaramadılar kendilerini.
İşi bilenler, “Durun yahu! Bu iş, öyle sandığınız gibi bir iş değil” dediler.
Teknik kelimelerle delirmenin önüne geçmeye çalıştılar.
- “Rekonstrüksiyon” dediler.
- “Restitüsyon” dediler.
- “Konvervasyon” dediler.
Yok. Yok. Nafile.
Zerre kadar takan yoktu.
Kimse dinlemedi bunları.
Dinlemedikleri gibi...
“Durun yahu, bu iş öyle değil” diyenlere...
Hemen “Vay, demek hükümete yanlıyorsun ha” falan diye ağızlarının payları verildi.
Delirme halinden kurtulmak için deliler ırmağından bir tas su içmek dışında bir seçenek kalmamıştı.
Bu son delirmenin ardından...