Ayakta zor duruyor. Etkisiz eleman. O kadar ki Trump’ı bile aratıyor. Bütün işi kurumsal ABD’ye bırakmış. Putin’le aşık atamıyor. Kamala bile kendisine “Senden bir şey olmaz ama katlanıyoruz mecburen” der gibi bakıyor.
OLAF SCHOLZ desen...
Varla yok arası bir yerde. Edilgen mi edilgen. Kendi kendine kaldığında “Merkel olsaydı her şey ne kadar da farklı olurdu” diyordur, eminim. Sonuçta günde 40 kere Merkel diyen dünya, haftada bir kere bile Scholz demiyor.
BORIS JOHNSON desen...
Aklı fikri partilemekte. O kadar ki savaş çıkmasaydı neredeyse partilemekten kellesi gidecekti. Savaşın kişisel kurtuluşuna kapı aralaması nedeniyle Putin’e gizli gizli minnet beslediğini düşünüyorum.
EMMANUEL MACRON desen...
Hummalı bir faaliyet içinde. Koşturuyor, görüşüyor, konuşuyor. Atak yani. Peki ya sonuç? Sıfır. Fakat hiç bezmiyor. Sonuç alamayan bir atom karınca... Sahne almakta çok mahir, sonuç almakta sıfır kabiliyet.
YAŞASIN DENGE
DOĞU Perinçek ekibi, iktidar yanlılarını korkutmaya çalışıyor.
“Putin düşerse... ABD ve NATO sizi ham yapar” falan diyorlar.
İyi de Putin’in “Büyük Rusya İmparatorluğu” hayaliyle...
Ukrayna’dan sonra iştahı iyice açılıp Boğazlar’ı falan ham yapmak istemeyeceğinin bir garantisi var mı?
Tabii ki yok.
O halde sloganımızı bir kez daha aşk ile haykıralım:
Yaşasın denge!
HAZAL KAYA’NIN OYUNCULUĞUNDAN NEFRETİMİN 5 SEBEBİ
- BİR: Çok aşırı bir zorlamayla doğal olmaya çalışıyor.
- İKİ: Büyük oynayarak iyi oyuncu olacağını sanıyor.