BİZ artık ölünün arkasından laf saydırmaya bayılan bir millet olduk.
*
Hepimizin cebinde “Ölse de biraz neşemizi bulsak” diyebileceğimiz insanların listesi var.
*
Evet, ölülere saygı istiyoruz. Ama sadece kendi ölülerimize...
*
Ölen bizden değilse hiçbir şey umurumuzda olmuyor. Ölen bizdense her şey umurumuzda oluyor.
*
Ölüm, artık hiçbirimizi ağırbaşlı yapmaya yetmiyor.
*
Ölümüze laf saydırandan intikam almak için, laf saydıranın sevdiği birinin ölümünü bekliyoruz.
*
Hiçbir ölüm, hiçbir hesabı kapatmaya yetmiyor.
*
Her ölüm, cepheleşmiş cephelerimizin birer silahı oluveriyor.
*
Cenazelerimizi çekiştire çekiştire... Yavaş yavaş insanlığımızdan çıkıyoruz.
*
Ölüm bile dindiremiyor öfkemizi... Ölüm bile alt edemiyor nefretimizi... Ölüm bile bir insan çıkaramıyor bizden.
*
Velhasıl Yahya Kemal’in dizelerini biraz değiştirirsek olay tam da şudur:
Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor/Lakin ölümüz üzerinden bile kutuplaşanlara katlanmak zor.
Bildiriciler için bir bildiri yazdım
“AKADEMİSYENLERİN Bildirisi” için bir bildiri kaleme aldım ve imzaya açtım.
*
İşte hazırladığım bildiri:
*
Ben aşağıda imzası bulunan...
Akademisyenlerin yayınladığı bildirinin içeriğine kesinlikle katılmıyorum.
Bildirinin eksik, sorunlu, hakkaniyetsiz olduğunu düşünüyorum.
Ancak benim böyle düşünüyor olmam... Bildiriye imza atan akademisyenlerin düşüncelerini açıklama özgürlüklerine sahip çıkmama engel değil.
Bildirinin içeriğine karşıyım ama bildiri nedeniyle akademisyenlere uygulanan linç girişimine de karşıyım.
*
Tamam diyorsanız çakın imzanızı.