Gülşen’in bütün imam hatiplileri “sapık” olarak nitelemesi, bir imam hatipli olarak çok rahatsız etti beni.
Gülşen’in tüm imam hatipliler için “sapık” demesine okkalı bir tepki göstermeyenlerin, “Ne var bunda canım, kızcağız küçük bir şaka yapmış” diyerek geçiştirmeye çalışmaları ise...
Daha da fazla rahatsız etti.
Bütün bunlardan dolayı moralim bozukken...
Üstüne bir de Gülşen’in yaka paça tutuklanması geldi.
Karamsarlık ve umutsuzluk kapladı her yanımı.
Bu tutuklamaya hiçbir taktik gözetmeden, hiçbir strateji izlemeden, hiçbir siyasi hesabı aklımın ucundan geçirmeden...
Var gücümle itiraz ediyorum.
Gülşen’in imam hatiplerde okuyan binlerce çocuğa ve imam hatiplerden mezun olmuş binlerce kişiye karşı yaptığı büyük terbiyesizlik karşısında...
Kınamak gibi bir alternatif varken... Öfkeyle itiraz etme hakkı varken... Ayıplama mekanizmaları el altındayken... Utandırmak gibi müthiş bir cezalandırma yöntemi söz konusuyken... Sivil ve örgütlü tepkilerin yolu açıkken....
Polisin, savcının, kelepçenin, hapishanenin devreye girmesi...
Çok ama çok yanlış olmuştur.
Bu yanlıştan dönülmelidir.
Gülşen, derhal serbest bırakılmalıdır.
TUTUKLAYARAK MI TERBİYE EDECEĞİZ
SANAYİ ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, yakın geçmişten üç örnekten söz etmiş.
Verdiği örnekler şunlar:
Adamın biri Demirtaş’ın eşine hakaret etmiş. Tutuklanmış.
Başka birisi Alevi canlara hakaret etmiş. Tutuklanmış.
Bir başka densiz, Atatürk’e hakaret etmiş. Tutuklanmış.
Sosyal medya hesabından bu üç tutuklamanın haberlerini paylaşan Varank, şöyle demiş:
“Üç ahlaksız hangi muameleyi görmüşse... İmam hatiplilere hakaret eden ahlaksız da aynı muameleyi görmüş. Bundan kim, neden rahatsız olur?”
Bakan Varank’ın verdiği bu örneklere bakınca...