CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, geçen gün Antalya’da parti içi bir toplantı düzenledi.
Epey geniş kapsamlı bir toplantı.
CHP’nin örgütsel mekanizmasında yer alanların hepsi o toplantıdaydı.
Konuşmasını dinledim Kemal Bey’in.
Partililere seçim öncesi nasıl davranmaları gerektiğini anlattı.
Tavsiyeleri aşağı yukarı şöyle şeylerdi:
Yan gelip yatmak yok. Çalışacaksınız. Halkın ayağına gideceksiniz. Kibirlenmek, üstten konuşmak, laf çakmak yok. Herkesle eşit ilişki kuracaksınız. Eleştirilere sinirlenmek yok. Sonuna kadar dinleyeceksiniz. Kimin hangi partiye oy verdiğiyle ilgilenmek yok. Herkesi kucaklayacaksınız.
Kısacası Kemal Bey, partililerini “tatlı dile, güler yüze” davet ediyordu.
Güzel. Hoş. İsabetli.
Örgütlü partililer, bu davete icabet edebilirler.
Ama CHP, sadece örgütlü partililerden ibaret değil ki.
CHP’ye yakın...
Gazeteciler var, sanatçılar var, eski siyasetçiler var, sosyal medyacılar var, ekran konuşmacıları var.
Ve bunlar, CHP’nin genel imajının oluşmasında örgütlü partililerden bile daha etkililer.
*
Oraya baktığımızda ise gördüğümüz şunlardır:
*
Alaycı bir üslup... Kinci bir yaklaşım... Küçümseyici bir tavır... Kibirli bir eda... Parmak sallayıcı bir tutum...
*
Diyelim ki Kemal Kılıçdaroğlu, parti örgütünü “tatlı dil, güler yüz” konusunda ikna etmeyi başardı.
Peki bu nobran, bu itici, bu sevimsiz, bu kendini beğenmiş tayfa ne olacak?
Onların tatsız dilleriyle, gülmez yüzleriyle ne yapacak?
PUTİN İÇİN ONURLU BİR ÇIKIŞ ARADIM
- Donbas’a tamam dense.
- Kırım’daki fiili durum kabul edilse...