Muhalif kesimlerde bir üslup sertleşmesi gözlemleniyor.
Bazen işin aleni hakaretlere vardırıldığı görülüyor.
Hakaretleri kınamaktan kaçınıldığına dair izlenimler ortaya çıkıyor.
İyi ama neden böyle oluyor?
Cevap:
Ya umuttan böyle oluyor ya da umutsuzluktan.
Umuttan oluyor olabilir.
Çünkü iktidara çok yakınlaştıklarını düşündükleri için dillerini sivriltiyor olabilirler. Dilini en fazla sivriltenin yeni dönemde kendine en iyi pozisyonu bulabileceğini düşünüyor olabilirler.
Umutsuzluktan olabilir.
Çünkü iktidara yaklaşamadıklarını düşündükleri için hırçınlaşıyor olabilirler. Hedefe ulaşamama duygusuyla dilleri sivriliyor olabilir. Karamsarlığın aşıladığı duyguyla hareket ediyor olabilirler.
Peki ama hangisi?
Ben bir karara varamadım. İkisi arasında gidip gelmekteyim.
YETMEZ AMA EVETÇİ TEK HALİL ERGÜN KALDI
BİR ara ben de “Yetmez ama evet” eleştirisi yapmayı pek seviyordum.
Ancak son zamanlarda ipin ucu kaçtı.
“Yetmez ama evet” eleştirisi yapmayana kız vermiyorlar gibi bir durum oluştu.
Ben de biraz soğudum.
Bunda “Yetmez ama evet” destekçilerinin çoğunun, yarı mahcup bir şekilde köşelerine çekilmiş olmalarının da etkisi yok değildi hani.
İşte tam da böyle bir ortamda...
Yani “Yetmez ama evet”, anadan öksüz, babadan yetim kalmışken...
Sanatçı Halil Ergün, Sabah gazetesine verdiği röportajda şöyle demiş:
“Bazıları beni ‘Yetmez ama evetçi’ olarak suçluyor ama ben yetmez bile demedim, doğrudan ‘Evet’ demiş biriyim.”
“Yetmez ama evet” konusundaki eleştirilerimi saklı tutmak kaydıyla şunu söyleyebilirim:
Kendisine yönelik olası bir linç tipisini göze alması açısından...
Halil Ergün’ün böyle bir açıklama yapması, bana pek delikanlıca geldi.
Fikirlerine katılmıyorum ama bu gözü pekliğini de takdir ediyorum.