Ahmet Hakan Hürriyet Gazetesi

Yerin dibine batsın sizin okul kıyafetiniz!

OKULLARIMIZI askeri kışlaya çeviriyor diye “ANDIMIZ” kaldırılmıştı. Ancak nedense okullarımızı askeri yapıya çeviren Allah’ın belası “bir örnek okul kıyafetleri” olayına...

23 Eylül 2018 | 18.471 okunma

OKULLARIMIZI askeri kışlaya çeviriyor diye “ANDIMIZ” kaldırılmıştı.

Ancak nedense okullarımızı askeri yapıya çeviren Allah’ın belası “bir örnek okul kıyafetleri” olayına kimse dokunmadı.

- Her okulun kendine özgü kıyafeti olacakmış.

- Kıyafetler bir örnek olacakmış.

- Bir öğrenci bile ayrı bir pantolon giyerse yok yazılacakmış.

Falan.

Tam bir askeri mektep nizamnamesi!

“ANDIMIZ”a kafayı taktık ama işin bu kısmıyla zerre ilgilenmedik.

İlgilenmedik de ne oldu?

Şu oldu:

Yoksul düşmüş bir baba, pantolonu okul kıyafetine uymadığı için yok yazılan oğlunun dramına dayanamadı ve kendini asarak intihar etti.

O babanın içine düştüğü çaresizliğin yüzde 50’si yoksulluğundansa, yüzde 50’si de şu saçma “bir örnek okul kıyafeti” dayatmasından...

Hadi babanın yoksulluğuna çare bulamadık, bari şu saçma dayatmaya çare bulsaydık!

MEĞER REZA TAM 1 YIL ÖNCE SERBEST KALMIŞ!

AVUKATIM Aslı Kazan, bir yıl önce herkese açık olan ABD resmi kayıtlarından Reza’nın ABD’de hangi cezaevinde olduğunu sorgulamış. Bu sorgulama sırasında da 9 Eylül 2017 tarihinde Reza’nın tahliye olduğunu fark etmiş. Sonra adli sisteme kaydını yaptırıp dava dosyasını incelemiş ve bingo! Reza’nın serbest kaldığını orada da görmüş!

*

Peki Aslı Kazan’ın rahatlıkla ulaştığı bu bilgi bize neden ulaşmadı? Neden kafa karışıklığı var?

Çünkü ABD Federal Savcılık Ofisi, Reza’nın serbest kaldığını teyit etmiyor da ondan...

İyi ama ABD resmi makamları, tanık koruma programından faydalandırdığı herhangi biri için “Serbest bırakıldı” demez ki!

*

Ancak CHP’nin ABD Temsilcisi, gazetelerin ABD temsilcileri falan Federal Savcılık Ofisi’nin yaklaşımını dayanak göstererek “Reza serbest değil” bilgisini yayınca...

Bizim de kafamız karışmış oldu.

*

Olayı bir yıl önce çözen Aslı Kazan’ı o günlerde dikkate alsaydık...

Bugün ne kafamız karışacaktı, ne de Reza’nın lüks lokantalardaki, otellerdeki görüntülerine bakıp şaşıracaktık!

Pardon Aslı! Affet bizi!

ETMEYİN, EYLEMEYİN


2002’nin başlarıydı.

Dönemin İstanbul Valisi’ni ziyarete gitmiştim. Osmanlı döneminden kalma binadaki misafir kabul salonu, işte böyle bir yerdi...

*

Aradan geçmiş onca zaman...

İstanbul Valiliği’nin misafir ağırlama salonunda hiçbir değişiklik olmamış.

Ve bu fotoğraf yansımış sosyal medyaya...

Herkes “Vali’nin yeni yaptırdığı makam odasına bakın!” falan diye paylaşıyor bu fotoğrafı.

*

Etmeyin, eylemeyin.

Orası 2002’den beri öyle!

Bilmeden, araştırmadan, sormadan gördüğünüz her fotoğrafın üzerine atlamayın!

MUHAFAZAKÂR YAZARLARIN ‘İÇERİDEN’ ELEŞTİRİLERİ

- Yeni Şafak’ta Aydın Ünal, çok önceden başlattığı içeriden eleştiri sürecini bütün hızıyla sürdürüyor.

*

- Abdurrahman Dilipak’ın somut hedef belirtmeden yazdığı çok sert iç eleştiri yazıları bayağıdır dikkat çekiyor.

*

- Yusuf Kaplan’ın medeniyet eksikliğine vurgu yapan ve mevcut durumu beğenmeyen yazıları var.

*

- En son iyi şair İbrahim Tenekeci’nin Yeni Şafak’ta yazdığı ve herkesi etkileyen içeriden eleştiri yazısı...

*

Ne var bu yazılarda?

*

- “Neler oluyor bize” havası var.

- “Kendimize çekidüzen vermeliyiz” vurgusu var.

- “Değerlerimizi kaybediyoruz” serzenişi var.

- Dejenerasyondan yakınma var.

*

Ben bu eleştiri sürecinin muhafazakâr dünya açısından çok ama çok kıymetliolduğunu düşünüyorum.

Çünkü eleştirinin olmadığı yerde çürüme kaçınılmazdır ve çürümenin önüne de ancak bu tür içeriden eleştirilerle geçilebilir.

HEDİYE UÇAK KONUSU

ŞÖYLE bir gözlemim var:

- Halkımızın önemli bir bölümü hediye uçak meselesini “hediye edilmiş, tabii ki kabul edilir” diye karşılıyor.

- Halkımızın bir bölümü ise hediye uçak meselesini, Bahçeli gibi yorumlayıp “olmaz, yakışmaz” diye karşılıyor.

*

Merak ettiğim husus şudur:

Acaba halkın yüzde kaçı “olur” diyor, yüzde kaçı “olmaz” diyor?

*

Özer Hoca, Tarhan Bey, Andy-Ar, GENAR, SONAR...

Şu konuyu bir araştıramazlar mı?

AH Kİ AH!

“BİZİM de dünya çapında markalarımız olmalı” dedik dedik...

Sonuçta çıkara çıkara bir tek “Nusret” diye bir marka çıkarabildik...

Ah ki ah!

ATAK HELİKOPTERLERİNİN HARMANDALI OYNAMASI

HARMANDALINI çok estetik bulurum.

O yüzden Teknofest’te Atak helikopterlerinin harmandalı oynamasına dikkat kesildim izlerken...

*

O kadar inandırıcıydı ki iki helikopterin karşılıklı harmandalı oynaması...

Bir an helikopterler, diz kırıp eli toprağa sürme hareketi de yapacaklar diye aklım çıktı!

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
MİT açısından CHP brifingi 21 Kasım 2024 | 3.466 Okunma Yusuf Tekin’e iç cephe uyarısı 19 Kasım 2024 | 5.316 Okunma Teğmenlere fayda sağlayacak muhalefet yaklaşımı nasıl olmalı 18 Kasım 2024 | 3.447 Okunma Keşke Ebru Teğmen 17 Kasım 2024 | 3.768 Okunma Yavaş ve İmamoğlu ile uğraşmak iktidara fayda sağlar mı 16 Kasım 2024 | 3.744 Okunma