Yumruklar inmeye başladı Tarafsız Bölge'nin zavallı dekoratif
unsurlarının tepesine...
İlk yumruk Ayhan Oğan’dan geldi... Önündeki kırmızı sehpaya öyle
bir vurdu ki... Bardak bir yana, sehpa bir yana! Sonra kocaman
gövdesiyle Aykut Erdoğdu’ya geldi sıra... O da öyle bir indirdi ki
yumruğunu kırmızı sehpaya... Sular devrildi, ortalık karıştı,
zavallı sehpamız yıldızları saydı. Ve işte tam da bu sıralarda ben
içimden şöyle şeyler mırıldanıyordum:
- ANNE! Sanırım yine sen haklı çıkacaksın, bu ikisi kendini
kurtaracak ve olan yine bana olacak!
*
- Eğer birbirlerine vurmaya kalkarlarsa... Kavgayı ayıran olarak o
yumrukların tümü benim kafamda patlayabilir. Ve stüdyoda her an
yere serilebilirim. Hafazanallah! Hafazanallah!
*
- Darp... Darp... Darp... Bu yıl benim de kaderim bu galiba!
*
- Reyting mi? Aman adı batsın reytingin! Şu kavga hayırlısıyla bir
bitseydi.
*
- Ben hayatımda şu Ayhan Oğan kadar dik dik konuşan bir adam
görmedim. Adam sade kahve isterken bile polemik çıkarıyor!
*
- Aykut Erdoğdu’nun sertlik ile yumuşaklık arasında gidip gelme
hızı o kadar fazla ki... Takipte zorlanıyorum.
*
- Aha! Annemden telefonuma mesaj geldi: “Yatıştırsana adamları...
Ballı ıhlamur versene... Ne duruyorsun.” Of anne ya of!
*
- Aykut Bey ne yapıyorsunuz? Ayhan Bey ne yapıyorsunuz? Size bir
şey söyleyeyim mi? Kendimi gitgide daha fazla Esra Ceyhan gibi
hissetmeye başladım.