Fethullahçıların sevincini anlarız. Kuyruk acıları var çünkü. Kalkıştıkları “darbe”yi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Rezil kepaze olmakla kalmadılar, MGK’nın kırmızı kitabına da “öncelikli tehdit” olarak girdiler. Bunu başardılar... Kendilerine “ulusalcı ve yurtsever” diyenleri anlamıyoruz. Kılıçdaroğlu ve avenesini hiç anlamıyoruz. Kendilerine “liberal” süsü veren çakallar, kimi Gezi’ci İslamcılar, sosyalistler, Beyaz Türkler, “vatanseverliği” bozkurt işareti yapmak sanan milliyetçiler, Doğan Medya Grubu memurları. Ha keza... Hiç anlamıyoruz. Fethullahçıların işaret ettiği gibi, Reza Zerrab’ın tutuklanması, 17/25 adı verilen rezil darbe girişiminin küreselleşmesi midir? Kimi siyasetçiler korkmalı mıdır? Sıra onlara mı gelecektir? FBI Türkiye’de geniş tutuklamalara mı girişecektir? Bunun olmasını isterler... Bir darbeye (Amerika’nın öncülüğündeki bir darbeye) “evet” dedikleri ve şimdiden bunun lobi faaliyetlerine giriştikleri için, seçimle gelmiş Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin Amerika destekli bir darbeyle devrilmesini, içerideki “FBI maşaları” eliyle bir devri sabık başlatılmasını isterler... Bu “maşa”lardan birinin marifetini hatırlatayım yeri gelmişken. Hani, 17 Aralık mağdurlarını sorgularken, “Tüm emirleri Recep Tayyip Erdoğan’dan alıyoruz deyin, buradan elinizi kolunuzu sallayarak çıkın” diyen bir savcı vardı. Onun kankası ve suç ortağı... Adliye önünde bildiri dağıtırken yakalanmış, sonra da açığa alınmıştı hani... İşbu bildirici şahıs, POAŞ dosyasını tam 7 yıl sümen altı etmiş... Herhalde FBI’dan talimat gelmedi. Sümen altı konusunda haklı bir şöhrete sahip... Üzeyir Garih ve Hrant Dink dosyalarını da, aynı şekilde, yıllarca bekletmiş, meslekten ihraç edilince de, “Tam Hrant Dink dosyasını açıyordum ki...” diye üste çıkmaya çalışmıştı.