Niye elinizi yıkayıp çıkıyorsunuz meslek büyüklerim?
Sizin hiç kabahatiniz yok mu (sizlerin de ifadesiyle) “ülkenin şiddet sarmalıyla yeniden tanışmasında?”
Hiç sorumluluk üstlenmeyecek misiniz?
Nedamet getirmeyecek misiniz?
Biricik derdi Cumhurbaşkanı’nın uçağında yer almak olan, bu ihtimal uzaklaştıkça delirip zıvanadan
çıkan türdeşiniz bir gazeteci, hâlâ ergen yalanlarından medet umuyor: “Kobani düştü, düşüyor diyen bir Cumhurbaşkanı...”
Üç gün önce yazıldı bu yazı.
Bu sözün hangi bağlamda söylendiğine ilişkin, hiç yazılmadıysa, en az 100 yazı yazıldı. Binlerce cümle kuruldu. Sözün bağlamına ilişkin on binlerce mesaj paylaşıldı.
Hâlâ Kobani üzerinden tezvirat yapıyorsunuz ve hiç utanmıyorsunuz.
Bir “tık” uzağınızda oysa hakikate ulaşmak.
Küçük bir çabayla elde edilebilecek “bilgi”nin çarpıtmasına dayalı yorumlar yapmak ve “yalan”a tenezzül etmek nasıl bir duygudur?
Hâlâ buna gazetecilik diyebiliyor musunuz?
Kaldı ki, gazeteciliğinizi (gazeteciliklerinizi) “çözüm süreci”nde gördük.
Dağ bayır dolaşıp, “Ne karşılığında silah bırakacaksınız ki?” diye zihin çelmeye uğraştınız ve “içeri”de kamuoyu oluşturmaya çalıştınız. Bununla da kalmadınız (yine sizlerin ifadesiyle) “gerilla”yı Erdoğan’a karşı “müteyakkız” olmaya çağırdınız.
Bu Erdoğan var ya, her an “gerilla”yı satabilirdi.