Doğrudur, baltayı taşa vurdum, “kurgusal” karakterle gerçek kişileri karıştırdım. Ama bu, reklâmcı Francisco Garcia Ferrada’nın size “mal” muamelesi yaptığı gerçeğini değiştirmiyor.
Ey CHP’li, bir ton paraya kıyıp Şili’li reklâmcıyı ülkene davet ettin. Yürüteceğin “pozitif kampanya”ya “misafir gözlemci” olarak atadın.
Çok iyi ettin de...
BİR- Kulağını aç da, adamın ne dediğini dinle.
Diyor ki Ferrada, “Biz pozitif bir kampanya yaptık, sonunda kazandık ama bizde güçlü bir diktatörlük vardı. Buradaysa seçimle gelmiş bir lider var...”
Bu size bir şey anlatmıyor mu?
Duyduğunuz sözler karşısında azıcık yüzünüz kızarmadı mı? Kendinizi kötü hissetmediniz mi?
İKİ- İçinde “Şili”, “Pinochet”, “referandum”, “NO” geçen çok parlak laflar ediyorsun.
Ülkene ait bir gerçeği bir yabancıdan mı öğrenecektin?
Şili’deki “evet” kampanyasının yandaşları (yani Pinochet’ciler), ülkenin zengin ve tuzu kuru kesimini oluşturuyordu. Yani, Şili’nin Beşiktaş’ı, Kadıköy’ü, Cihangir’i, Nişantaşı’sı, Etiler’i, Bakırköy’ü silme “evet”çiydi. Türkiye’dekilerin çoğunlukla CHP’li ve “hayır”cı olması gibi...
Ferrada’nın kampanyası ülkenin varoşlarında ve yoksul kesimlerinde karşılık buldu. Yani, Şili’deki “hayır”cılar, AK Parti’nin sosyal tabanına benzeyen kesimdi, Pinochet karşıtıydı.
ÜÇ- Yanlış adam da çağırsan, doğru adamı da çağırsan, CHP’ye has “akılsızlık” ve “üslupsuzluk” değişmiyor... “Çirkinlik” hiç değişmiyor.
Seçimle gelmiş lidere Pinochet muamelesi yapmak ayıbı bir tarafa, “pozitif kampanya”nızda bile yığınla “negatiflik” ve insanın kanını donduran yalanlar var. “Bu sistemle Cumhurbaşkanlığı babadan oğula geçecek”, “Rejim değişiyor”, “Cumhurbaşkanlığı sistemi geçerse Anıtkabir yıkılacak” gibi...