Barış, evet... Barış istiyorlar. Barışın, ancak ve sadece savaşan iki taraf arasında gerçekleşebileceğini bile bile istiyorlar bunu. “Hangi tarafla hangi taraf barış yapsın?” sorusuna karşılık arama gereği duymadan istiyorlar barışı.
Ben de istiyorum barışı.
Ortada “savaşan” iki taraf görmüyorum “Kürtlerle Türklerin savaşı” ifadesini haklı çıkaracak herhangi bir asayişlik hatırlamıyorum ama istiyorum.
Barış olsun.
Örgüt silah bıraksın.
Eksikliklerimiz masaya yatırılsın...
Nedir sorun? Çözülsün.
Bunun naif bir talep olmadığını hatırlatmama gerek bile yok... Bugüne kadar yapılan bütün demokratik düzenlemelere ve iyileştirmelere destek vermiş bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak istiyorum ve diliyorum barışın gelmesini. Bedel ödemiş bir gazeteci olarak istiyorum. “Terör”ün gerekçesi sayılan hak ihlallerini sonuna kadar eleştirmiş bir gazeteci olarak istiyorum. “Dil yasağı, harf yasağı, ana dilde savunma yasağı” gibi saçmalıkların sona ermesini sevinçle karşılamış bir gazeteci olarak istiyorum.
İlginçtir, Hasan Cemal de “barış” istiyor.
Hasan Cemal’le farkımız şu:
Hâlâ silahın meşru olabileceğini düşünüyor. Silahlı terör eylemlerini “hak arama mücadelesi” sayıyor. Eylemcileri de “özgürlük savaşçısı” olarak niteliyor.