Nezahetli Kemal Kılıçdaroğlu’nun benzetmesiyle, bugüne kadar hep askerlerin “altına yatmış”, bütün darbeleri desteklemiş, hiçbir muhtıraya ses çıkarmamış, siyasete müdahale girişimlerini ayakta alkışlamış güruhun yayın organları, Orgeneral Hulusi Akar’ın nikâh şahitliğini köpürtmeye devam ediyor.
Genelkurmay Başkanlığı, bu haysiyetsiz ve cibilliyetsiz kesimi ciddiye alıp, önceki gün bir açıklama yaptı: Akar, önce Ankara’daki şehit törenine katılmış, sonra İstanbul’a uçmuş. Nikâh şahitliği de, resmi görev çerçevesindeymiş.
Ne lüzum vardı?
Böyle bir açıklama yapmaya ne lüzum vardı?
Genelkurmay Başkanlığı niçin ciddiye alıyor ki bu “şeref ve haysiyet yoksunu” kesimi?
Ortada suç mu var ki, buna “tevil” getiriyor?
Kimi temin etmeye çalışıyor?
Hulusi Akar, bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda ordunun başkomutanı olan bir devlet yöneticisinin davetine icabet etti.
Hepsi bu!
İster resmî, ister gayrı resmî, davete icabet etmek (bir devlet görevlisi açısından) hem görev, hem de bir tür insanlık borcudur.
Ne yapsaydı?
Nikâh törenine katılmasa mıydı?
Davete karşı “muhtıra” mı verseydi?
Muhsin Batur’un yaptığı gibi, Meclis’in üzerinde uçak mı uçursaydı?
Sokaklara tank mı çıkarsaydı?
Hulusi Akar, hangi “ahlak ve hukuk dışı” tutumu benimseseydi, bu şeref ve haysiyet yoksunu kesimin yüreği soğur, karnının şişi inerdi?