Onca müktesebat, onca entelektüel BİRİKİM, onca bilimsel yayın, onca akademik kariyer...
Sonra gel başımıza “Türkiye şeriat devletine mi gidiyor?” diyen Bekir Coşkun kesil...
Efendim, Necip Fazıl’ın zikrettiği “başyücelik devleti” mi kuruluyormuş?
Hilafet mi ihya ediliyormuş?
DUBAİ modeli bir şeriat devletine mi gidiliyormuş?
Ne oluyormuş?
Gizli bir ajandaya sahip bulunan bu hükümet (daha doğrusu bu Recep Tayyip Erdoğan) niçin çıkıp niyetini açık açık konuşmuyormuş?
Nuray Mert, Cumhuriyet gazetesindeki yazısında bu sorulara cevaplar arıyor... Daha doğrusu, bulduğunu zannettiği cevapları sıralayarak, kendince “laf sokma girişimlerinde” bulunuyor. Lafını da bir güzel sokuyor. Bu konuda maharetli olduğunu biliyoruz
Hayır, elbette Nuray Mert’in “cevap arıyormuş gibi” yaptığı sorulara cevap verecek değilim... Bana ne! Ufukta, zikrettiği türden bir tehlike görmediğim için şimdilik gülümseyerek geçiştiriyorum. Paranoya demeyeceğim... Paranoyanın da bir ciddiyeti, ne bileyim, bir haysiyeti var. Ayrıca, cevabını bildiği sorular sorarak “pislik” yapan, bunu da bir hanımefendiye yakışmayacak “kurnazlıkla” kamufle etmeye çalışan (kavramlaştırarak kamufle etmeye çalışan) birine ne söyleseniz boş!
Bekir Coşkun rolü yapan birine ne söyleyebilirsiniz ki?
Sadece rolünü (yapaylığını) hatırlatırsınız.
Utanacak yüzü varsa, utanır.
Hayır, elbette utanmayacaktır. Devletin, tıpkı “Dersim tenkili” döneminde olduğu gibi, bölgeye (Güneydoğu Anadolu bölgesine) duble yollarla “şiddet” götürmek istediğini söyleyen bir hanımefendidir bu. Bir erdem beklememek gerekir.