Uzlaşma, millî dayanışma, darbeye karşı tek yürek, birlik ve beraberlik; hepsi hoş da, bu adamlarla mı tesis edeceğiz özlenen barış iklimini?
Lafı uzatmayacağım...
Bu Kılıçdaroğlu’yla, bu Kılıçdaroğlu’nun “siyaset etme tarzı”yla, bu Kılıçdaroğlu mantığıyla olmaz bu iş...
Bakın ne söylüyor: “Şu terörü bitirin kardeşim. Bir an önce bitirin. Ne istediniz de vermedik? Yasaysa, yasa... Destekse destek... Her istediğinizi verdik. Bitirin artık şu terörü.”
Kemal Bey’in, bugüne kadar, hangi yasa desteğinde bulunduğunu hatırlamıyorum.
Uzunca bir süre “PKK terörü” bile diyemedi.
Üstelik, yegane siyaset olarak “terör aklayıcılığını” benimsemiş HDP’yle iş tuttu.
HDP neyi savunuyorsa, onu savundu.
HDP neye itiraz ediyorsa, ona itiraz etti.
Bu zımni desteği, bir de, “hendekteki arkadaşlar” sözüyle taçlandırdı.
Hatırlayalım, bir tarihte (Haziran 2012’de) gaza gelip şöyle bir çağrı yapmıştı: “Kürt meselesini parlamento zeminine taşıyalım, partilerin oluşturacağı bir akil adamlar heyetiyle birlikte, bu işi çözüm rotasına sokalım.”
Üstelik herhangi bir şart öne sürmedi.
Hatta koltuğunu ortaya koydu: “Koltuğumu bile kaybetsem, bu işten geri dönmeyeceğim...”
Bu çağrı olumlu yankı buldu.
Dönemin Başbakanı Erdoğan, “Kapımız her zaman CHP’ye açıktır” dedi ve Kılıçdaroğlu’yla baş başa bir görüşme gerçekleştirdi.