Eskiden, partilrin grup toplantılarını izlerdim. Genel başkanların iddialı ve (moda ifadesiyle) “atarlı” konuşmalarından, siyasetin önümüzdeki dönemde nasıl şekilleneceğine ilişkin kendimce çıkarımlar yapardım.
Sarmıyor artık.
Daha doğrusu, eski heyecanı duyamıyorum genel başkanları dinlerken.
Son grup toplantılarını izlemedim mesela.
Oysa tam da sıcak gelişmelerin ortasındaydık; bir yandan terör örgütüne yönelik operasyonlar, bir yandan “dışımızdaki” sıcak gelişmeler (İran-Suudi Arabistan gerginliği örneğin), bir yandan da liderler arasındaki “yeni anayasa” görüşmeleri...
Dolayısıyla, liderlerin ne söyleyeceği, partilerin hangi pozisyonu alacağı önem kazanıyordu.
Doğrusunu söylemek gerekirse, içimden gelmedi izlemek.
Çok şey kaçırdığımı düşünmüyorum.
Dün, haber özetlerini tararken baktım. Evet, bir şey kaçırmamışım.
En sürprizli olmayan ve şaşırtmayan konuşmayı yine Kemal Kılıçdaroğlu yapmış. Kim olabilir ki? Öyle bir konuşma ki, dinleyende istikrahla birlikte hayret duyguları uyandırıyor ve “Sen nerede yaşıyorsun birader? Bu ne aymazlık! Hatta bu ne sorumsuzluk!” dedirtiyor.
Çok şey kaçırmadığımı söylüyorum ama “aymazlığın” dibini bulan Kemal Bey’in söylevini kaçırmışım.
Mesela, Türkiye’nin başkanlık sistemiyle daha iyi yönetileceği fikrini kafadan reddediyor.
Olabilir.
Bir “yorum”dur bu...