Sol ve sosyalist bir yapı olarak ortaya çıkmışlardı... Dergilerinin isminde de “sol” ibaresi vardı.
Hemen bütün sol yapılarda olduğu gibi, dergilerinde eksik olan tek şey “solculuk”tu.
Döneminin ulusalcı, Kemalist, 28 Şubat’çı, 27 Mayıs’çı isimlerine yazılar yazdırıyorlardı, provokatif başlıklar atıyorlardı ama bildiğiniz faşist bir dergiydi.
Bu isimlerden bazıları, “Bizim böyle faşist bir yapılanmayla işimiz olmaz” deyip ayrıldılar. (Kıvırcık saçlı ressam bunlardan biridir.)
Eskiden, Perinçek’çilerle iş tutuyorlarmış. Galiba ayrılmışlar. Bunu (beraberliklerini), tarafların birbirlerini “ajan-provokatörlükle” suçlayan beyanlarından anlıyoruz.
Ergenekon yargılamalarına mesnet teşkil eden “Ordu Göreve” pankartı, bu arkadaşların marifetidir. (İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu, “Bunlar, içimize sokulmuş ajanlardı” diyor.)
Başka marifetleri de var...
Mesela, “Kürdün mutfağından yemeyin, kebap lahmacun tüketmeyin” gibi.
Kebap ve lahmacun tüketmemekle kalmayacaktık.
Kürt bakkala da gitmeyecektik.
Kürt kültürünü meşrulaştıran bilumum davranışlardan uzak duracaktık.
İlginçtir (hakikaten ilginç), bu aleni ırkçılık bir yargı takibatına uğramadı.