Hemen kendisi hakkındaki duygumu söyleyeyim: Sevmem... Tanışım, arkadaşım, dostum olmasını istemem... Duruşundan, tavrından, ses tonundan hoşlanmam. Hele ki ses tonu... Benzetmek gibi olmasın da, ne zaman o ses tonuyla karşılaşsam, aklıma sınıfın imtiyazlı, hocaları tarafından kollanan, haylazlıklarına izin verilen “yüksek memur çocukları” geliyor... Vali, subay, kaymakam çocuğu gibi... Hem yüksek memur çocuğu olmanın avantajlarından yararlandırılırlar, hem de diğerlerinden ayrı tutulurlar... Hep kollandıkları ve elde ettikleri konum bu “hal”in devamına bağlı olduğu için, sürekli “ayrıcalıklarını” vurgulayan düşük davranışlar sergilerler. Muhbirlik yaparlar mesela, arkadaşlarını gammazlarlar. Parmak kaldırma ayrıcalığına da bunlar sahiptir... Her soruya parmak kaldırırlar, her soruya cevap vermek isterler. Bencildirler. Paylaşmayı sevmezler. Hep sosyal görünürler ama erkek arkadaşları yoktur... “Yancı” kontenjanından yanlarında taşıdıkları “muhtaç” ve “yaranmacı” fukara çocuklarını saymazsanız, sadece kızlarla takılırlar. Erkek oyunlarını kızlarla oynarlar.